Kıbrıs konusunda geldiğimiz nokta ve 28 Temmuz seçimleri

          Biz küçücük ama dünya güzeli ülkemizde zaman zaman iç sorunlarımıza kapanır dünyayı unuturuz. Bu eski alışkanlık belli ki bu yıl da yüzünü tekrar gösterdi. Zaten 2012’yi dönemin iktidar partisinin kurultay kavgaları ile geçirince sanıyorum halkımıza da artık siyasi ve ekonomik konulardan bezginlik geldi. Bundan dolayı devamlı Kıbrıs konusunun çok önemli kilometre taşlarından geçmekte olduğunu ve her ne kadar da Anastasiades seçimini takiben Rumların ekonomik sorunlarından dolayı müzakereleri dondurmuşsa da köşemden Kıbrıs konusunun da ön planda olması gerekliliğini devamlı vurgulamaktayım. Vurgulamaktayım, ancak halkımızın da hala daha sadece iç konulara odaklandığını görmekteyim.

          Nasıl öyle olmasın ki? Önce tam bir yıl süren bir kurultay süreci, mahkemeler derken şimdi de iktidar partisinden istifalar ve İrsen Küçük hükümetinin ülke tarihinde bir ilk olarak düşürülmesi yaşandı. Hem baskın bir erken seçim önümüzde hem de seçim hükümetinin gerçekleşmesi. Tabi partilerin aday belirlemelerini de unutmamak gerek…

          İşte tam da bizler içimize kapanmışken Kıbrıs konusunda bir yerlerden düğmeye basıldı. Süreç askıda gibi görünmesine rağmen aslında perde gerisinde gayet hızlı bir şekilde devam etmektedir. Bu da hızla yaklaşan seçimlerin önemini bir o kadar daha artırmaktadır çünkü 29 Temmuz’da yönetimi devralan hükümet Kıbrıs konusunun bazı dönüm noktalarını da kucağında bulacaktır.

          BM Genel Sekreteri Kıbrıs Özel Temsilcisi Alexander Downer önce adaya ziyaretler yaptı ama sonra da Ankara’ya kadar giderek Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile görüşerek Türkiye’nin hassasiyetlerini saptadı.

          Adada iki liderin katılacağı bir yemek düzenlemeye kalktı ama yemek öncesi Rumlar tarafından BM temsilcilerine geleneksel yaklaşım olan “istenmeyen adam” ilan edildi. Yemek olmasın diye Anastasiades elinden geleni yaptı ama yemek yine de gerçekleşti. Hatta Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun İngilizce bilmemesini kullanmak için yemeğe tercüman bile katılmasını engellemeye çalıştı. BM Genel sekreterine mektup yazıp Downer’i geri çekmesini ve artık Downer’le çalışılamayacağını belirtti ama mektubuna cevap bile alamadı. Yani diplomaside olabilecek en kötü cevabı aldı. Şimdi de Anastasiades Ekim ayından önce özel temsilci ve ekibini atamam diye diretmektedir. Rumlar böylesine masadan kaçıyorlarsa biliniz ki anlaşmaya doğru bir gidiş vardır. Çünkü onlar 40 yıldır Kıbrıs’ta bir çözüme her yaklaşıldığında bir yolunu bulup sıvışırlar. Şu andaki tavırları da bizim için yol gösterici bir işaret olmalıdır.

          Bu arada Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Erdoğan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile birkaç kez görüştü ve her görüşmede de Kıbrıs önemli başlıklardan biri oldu. Ardına Başbakan Erdoğan’ın ABD ziyareti ve Başkan Obama tarafından kendine verilen önem dikkat çekti. Beyaz Saray’daki basın toplantısında yan yana durdular ve Kıbrıs konusunun da görüşüldüğünü beraber açıkladılar. O anda Başbakan Erdoğan’ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini telaffuz etmesi önemli bir gelişme idi.

          ABD Kıbrıs Büyükelçisi John Koenig her fırsatta ABD’nin bu yeni süreçte “çok aktif” olacağını belirtmekte ve hem kuzeyde hem de güneyde devamlı görüşmeler yapmaktadır.

          İsrail Türkiye ile Mavi Marmara sorununu ortadan kaldırarak eski müttefik statüsüne dönmek için gerekli adımları atmaktadır.

          Unutmadan, tabi ki Kıbrıs adası etrafında bulunan hidrokarbon yatakları ve bulunan doğal gazın KKTC ve Türkiye üzerinden AB ülkelerine ihracı da söz konusu. Buna Kıbrıs adasının jeopolitik açıdan önemli konumunu da eklersek ortaya bir tablo çıkmaya başlar sanırım.

          O zaman 28 Temmuz seçimleri bize sadece yeni bir hükümetle içteki sosyal ve ekonomik sorunları ele alıp çözme fırsatı değil Kıbrıs konusunun çözüme doğru yol aldığı bu günlerde Kıbrıs Türk halkını da doğru yönlendirecek ve haklarımızı koruyacak bir hükümetin de yönetime gelmesinin önemini ortaya çıkarmaktadır. Halkımızın bu bilinçte olması ve sandıklara giderken kendi çocuğuna hak etmediği bir iş vaat eden sağ ve sol partileri değil, sorunlarımıza gerçekten çözüm üretmeye hazır ve Kıbrıs konusunda da Anavatan Türkiye ile uyum içerisinde, haklarımızı koruyacak bir partiye oy vereceklerini umarım. Seçimler demokrasilerde her zaman bir fırsattır. Ben halkımızın bu fırsatı doğru değerlendireceğine inanıyorum.

{ "vars": { "account": "G-2P5695J8JB" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }