İstisnalar El-Kaide'yi bozmaz!..

Güvenlik ve sağlık… Var mı bu iki konuda endişe duymayacak olan!

 

Kuş gribi dediler, domuz gribi dediler, deliler gibi aşılanmaya, ilaç stoku yapmaya koşmadık mı? Haber bültenlerinde, gazete manşetlerinde grip haberleri yerini alırken, son satırına kadar dinlemedik mi, okumadık mı olanları… Korkmadık mı, endişe duymadık mı?

 

Ya güvenliğimiz? Okulda, otobüste, markette her an patlayabilecek bir bomba olabileceği endişemiz olmadı mı? En azından Türkiye’ye veya başka ülkelere gittiğimizde bunları düşünmedik mi?

 

Tabii ki düşündük ve endişelendik…

 

Güvenliğimiz sıkıntıya girdi mi alınacak önlemlere ilişkin zerre kadar rahatsızlık duymayız. Evimize bir kez hırsız girmeye çalıştı mı, güvenlik güçlerinin alacağı hemen her önleme onay veririz. Her yere güvenlik kameralarının yerleştirilmesi, etrafımızda devriyelerin dolanmasını dert etmeyiz.

 

Ya da bir uçak kaçırma girişiminde bulunuldu mu, vücudumuzun en ayrıntılı yerlerinin aranmasına bile ses çıkarmayız. Ne de olsa “kötü niyetliler birşeyler saklarsa böylesi bir aranmayla ortaya çıkarılabilir” diye düşünmez miyiz!…

 

ABD’de 11 Eylül 2001’de, binlerce zavallı insanın öldürülmesi sonrasında yaşananlar da daha mı farklıydı!.. Asla değildi… Özellikle 11 Eylül sonrası herkesin kabullendiği tek bir şey vardı: “Terör her yerdeydi, herkesi hedef alabiliyordu ve bu nedenle çok daha fazla güvenlik şarttı”…

 

Daha fazla güvenlik için her şey mübahtı… Ne de olsa önlemler, tüm dünyanın rızasıyla alınıyordu … Daha fazla “güvenlik” harcaması için daha fazla vergi verilmesine kimsenin itirazı yoktu artık. Sadece vergi ve fonlarla değil, ele silah alarak dahi desteğe herkes hazırdı… Ne de olsa terörün beslenebileceği, saklanabileceği ülkelere askeri yığınak yapılmalı, işgal edilmeli, kısaca terörü yok etmek için her şekilde acımasızca savaşılmalıydı… Herşey güvenliğimiz içindi. Herşey teröre hedef olabilecek masum insanların, yani bizlerin korumasına dönüktü. “Terörle mücadele" politikası kapsamında yapılanlar bizim rızamızla yapılıyordu da bu rızamızın devam etmemesi demek daha az silah üretmek, daha az güvenlik harcaması yapmak, daha az dünyaya hükmetmek, kontrol altında tutamamak demek olacaktı…

 

Peki şimdi Usama öldüğüne göre artık rıza göstermemize gerek olmayacak mı yani?

 

Tam tersi. Herkes hazırlıklı olsun, kabak tadı veren, inandırıcılığı kalmayan Bin Laden’in yerine mutlaka yeni bir aktör bulunacaktır. Liderliğini Usame Bin Ladin'in yürüttüğü düşünülen El-Kaide’yi kimler yaratmış? Bu “canavarın” dünyanın birçok ülkesine yayılmasına, çok sayıda hücre oluşturmasına kimler olanak sağlamıştır? Bu nedenle bu “canavarı” yaratıp, bu canavardan beslenerek “canavarlaşanlar” var olduğu müddetçe, Usame’nin yakalanması bir istisnadan öteye geçemeyecektir. İstisnalar da el-kaideyi bozamayacaktır…

Esas hedef, terörden beslenerek canavarlaşanların kökünü kurutabilmektir… Gerisi tekerlemedir, laf-ı güzaftır…

Usame nerde? Okyanusta… Okyanus nerde?... İnek içti… İnek nerede?... Dağa kaçtı… Dağ nerede? Yandı, bitti, kül oldu!..

{ "vars": { "account": "G-2P5695J8JB" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }