Herkes 'kendine eylemci' olduğu sürece rejim kazanır

Yazının sonunda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim…

                              

Eğer bu ülkede çeşitli alanlardaki demokratik hak arayışları ve bu çerçevede birbirinden bağımsız sivil örgütler tarafından yapılan eylemler bir tek hedef birlikteliğinde güçlerini seferber etmedikleri takdirde;

                              

KKTC’ndeki siyasi rejim ve iktidarı, hepsinin hakkından tek tek gelecek, hemen ardından çok kısa süre içerisinde de Kıbrıslı Türk kimliği bitecektir.

                              

İster kulaklara küpe… İsterse burunlara “piercing”…

                              

Mademki bu kadar “örgütlü” olduğu söylenen toplumdaki mücadeleci unsurlar, sorun sadece kendilerini tırmalamaya başladığı zaman ancak “kelleyi koltuğa alabiliyorlar”;

                              

Ne kadar çok örgütünüz ve ne kadar özverili mücadeleniz olursa olsun, yekdiğerlerinin mücadeleleriyle bir tek ortak paydada buluşup, onun mücadelesini de rejime karşı kendi mücadeleniz gibi kabul edip aynı şekilde “kelle koltukta” yola çıkamıyorsanız;

                              

Boşuna kimse cıvınmasın, hedef dağınıklığı sonucunda her eylem bu rejim ve bekçileri tarafından mutlaka ezilecektir.

                               

           *                   *                   *

                               

Bir acı gerçeği gelinen noktada bir daha tekrar edelim…

                               

Bu ülkedeki büyük felaketin ve de uygulamadaki despotik, baskıcı iktidar zihniyetinin gerisinde, kökeni 1974 sonrasındaki yağma, talan, ganimet ve vurguna dayalı düzenin derebeylerinin oluşturduğu adaletsiz siyasi rejim vardır.

                              

KKTC’nin omurgasını bu rejim,  köşe başlarını da rejimin derebeyleri tutmuştur.  Bu derebeyleri sahnede görünmemekle birlikte, rejimin derinliğinde bugünkü stratejileri hazırlamakta ve sahnede görünen iktidardaki bekçileri marifetiyle halkın üzerine sürmektedirler.                           

                              

Şimdi… Bu yılın başından beri bu ülkede yapılan eylem miktarını “say” deseniz sayamam…

                               

Birkaç tanesi hariç, hiçbiri iz bırakmamış, ya dağıtılmış ya da unutulmaya yüz tutmuştur. Üstelik siyasi iktidarın, gücüne güç katacak anti-demokratik bir siyasi tahkimat yapmasına da neden olmuştur.

                              

Çünkü bu yüzlerce eylemin her biri, daha çok o eylemi düzenleyenlerin demokratik kazanımlarına yapılan tecavüzler ve hak gasplarıyla ilgili olmuştur ve halkın topyekûn demokratik mücadelesini tetiklememiştir. Kısacası, sorunları, herkesin sorunu yapabilecek nitelikte olmamıştır.

                              

Herkes “kendine eylemci”, kendi grupsal ve mesleki kazanımları zedelendiği zaman eylem yapan pozisyondadır bu ülkede çünkü…

                              

Kimse kimsenin sorununu kendi sorunu gibi kabullenip, kendi sorununa ilişkin mücadelesine adandığı gibi inanmıyor yekdiğerinin mücadelesine…

                               

Rejimin sivri ucu kendini, kendi kitlesini acıttığı zaman harekete geçebiliyor pek çok örgüt…

                              

Nedeni nedir?

                              

Hedef dağınıklığı nedeniyle farklı farklı örgütlerin ancak kendi örgütsel ve mesleki çıkarlarına tecavüz edildiğinde motive olabilmesi…

                              

Oysa sorunun, farklı alanlarda tüm sorunları ve çıkmazları yaratan bir REJİM SORUNU olduğu noktasında birleşmiş olsaydı sivil örgütler;

                               

Yani TEL-SEN’cilerin verdiği mücadele ile bugün DAÜ-SEN’cilerin verdiği mücadelenin özünde hiçbir fark olmadığı ve öğretmenlerin canını yakanlarla, memurun canını yakanların dayandığı gücün aynı siyasi rejim olduğu kavranabilseydi orada burada tek tek mücadele veren örgütler tarafından;

                               

Taksicinin derdinin, eski KTHY çalışanıyla tarımcının, hayvancının da derdi olduğu anlaşılıp, her mücadeleye, her eyleme topluca ama yine “kelle koltukta” destek verilebilseydi;

                               

Rejim ve bekçileri de farklı ve birbirinden bağımsız eylemlerin tek tek üzerine gidip onları kolayca ezerek, tahkimatını da daha fazla güçlendiremezdi.

                              

Halka karşı oluşan despotik ve anti-demokratik bir yönetim zihniyetini yenmenin birincil koşulu, HEDEF BİRLİKTELİĞİ VE O HEDEFE GİDEN YOLDA BÜTÜN ÖRGÜTLERİN KAYITSIZ ŞARTSIZ KELLEYİ KOLTUĞA ALMALARIDIR.

                              

Oysa görüyoruz ki;

                             

 Altı aydan bu yana ortaya konan yüzlerce eylemde yer alan değişik örgütlerin pek çoğu “bu eylemle rejimden kendi kitlem için birşeyler elde edebilirsem ne ala” görüşüne yaslanmaya daha fazla rağbet ederken;

                              

“Rejimi hedef alıp hep beraber onu devirelim ki, bu rejimin gazabından diğer örgütler, onların kitleleri ve bu halk da kurtulsun” şeklinde gerçek anlamda devrimci ve “birlikte kurtuluş” amacını benimseyenler ise çok daha az… Ve herkes, her örgüt, her bir demokratik başkaldırı, rejimin yol açtığı diğer köklü sorunlardan bağımsız, sadece “kendine eylemci” olduğu sürece de, mevcut siyasi rejim, eninde sonunda hepsini teker teker sersemletip ortadan kaldıracaktır.  Kaçınılmaz son budur ve bu konuya yine döneceğiz.

{ "vars": { "account": "G-2P5695J8JB" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }