Metehan Sınır Kapısı önünde basın bildirisi okundu ve bildiri BM Barış Gücü’ne ve AB’ye iletilmek üzere teslim edildi.

Basın bildirisi Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı tarafından okundu.

Bildiride şunlar ifade edildi:

“Bugün burada Taşınmaz Mal sorunları ve bu konudaki adaletsizliklere dikkat çekmek için bir araya geldik. Bu insan hakları ve adalet açısından büyük bir sorun teşkil etmektedir. Halen kapsamlı bir çözüme ulaşamamış olmamız büyük bir üzüntü kaynağıdır. Kıbrıs Rum toplumunun uzlaşıya yanaşmaması bu sorunun temel sebebidir. Bu durum Kıbrıslı Türklere yönelik uygulanan haksız izolasyonu gözler önüne sererken, uluslararası toplumun da bu adaletsizliği teslim ettiğine işaret etmektedir. Ancak ne yazık ki bugüne kadar Kıbrıslı Türklerin izolasyonunu ortadan kaldıracak herhangi bir elle tutulur girişim yapılmamıştır.

Kıbrıs’taki statüko gerilimleri daha da artırmakta ve hukuki girişimler gibi tek taraflı önlemlerin adadaki istikrarı tehdit edebileceği bir ortam yaratmaktadır.

Bu nedenle, Kırbıs Rum toplumunun Kuzey Kıbrıs’ta faaliyet gösteren iş insanlarına karşı başlattığı son hukuki eylemlerden derin endişe duymaktayız.

Kıbrıs Rum liderliğinin hukuku kendi siyasi amaçları için bir silah haline getirme girişimleri hem gerilimleri artırmakta hem de uzlaşma çabalarına darbe vurmaktadır.

Taşınmaz Mal sorunlarının çözümü için AİHM tarafından etkili bir yol olarak Kabul edilen Taşınmaz Mal Komisyonu, etkin bir karar mekanizması sağlamaya devam etmektedir.

Güzelyurt ve Demirhan’da yangın… Güzelyurt ve Demirhan’da yangın…

TMK, AİHM tarafından onaylanmış olup, mülkiyet taleplerinin çözümünde adil ve etkili bir yol sunmaktadır.

Kıbrıs’taki mülkiyet sorunları doğrudan Kıbrıs sorunuyla bağlantılıdır ve kapsamlı müzakerelerle ele alınmalıdır. Ancak, Kıbrıslı Türkler ve diğer yabancı yatırımcılara yönelik tutuklama ve ceza davası tehditleri kesinlikle bir çözüm yolu değildir ve AİHM kararlarıyla da çelişmektedir.

TMK  2005 tarihli taşınmaz malların tazmini, takası ve iadesi yasası kapsamında kurulmuş olup, mülkiyet taleplerine adil, hızlı ve etkili bir çözüm sunma konusunda önemli bir araç olarak işlev görmektedir.

AİHM’in verdiği kararlar, TMK'nın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile uyumlu olduğunu doğrulamaktadır. Bu nedenle, Kıbrıslı Rumların KKTC'deki mülkiyet talepleriyle ilgili olarak tüm yasal yolları tüketmeden doğrudan mahkemelere başvurmaması gerekmektedir.

Son olarak, uluslararası toplumdan, Kibris Cumhuriyeti'ni Kıbrıslı Türkler, Avrupalı vatandaşlar ve diğer yabancı yatırımcıların tutuklanması gibi gerilimi artıran eylemlerden kaçınmaya teşvik etmelerini ve hukuku bir silah haline getirmekten vazgeçirmelerini saygıyla talep ediyoruz. Yakın zamanda, Şimon Aykut adındaki 74 yaşındaki bir iş insanının haksız yere tutuklandığı ve zor koşullar dahilinde gözaltında tutulması ve akabinde Ewa Künzel, Ilona Lesko ve Melinda Ladanyi isimli iş insanlarının tutuklanması, yalnızca temel insan haklarını ihlal etmekle kalmayıp, aynı zamanda Kıbrıslı Türk iş insanlarının ekonomik durumlarını ve Kıbrıs Türk ekonomisinde önemli bir aktör olarak varlıklarını olumsuz etkilemektedir. Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıslı Türkleri doğrudan hedef alan bu sistematik saldırıları, ileride üzerinde ulaşılması muhtemel ortak zemin arayışlarını da dinamitlemektedir.

Hakların Korunması İnisiyatifi olarak, uluslararası hukuka bağlı kalmaya kararlıyız ve tüm çözülmemiş sorunları diyalog yoluyla çözmeye hazırız. Ayrıca, Kıbrıslı Türklerin yok olmaları gailesini güden her türlü girişimin karşısında duracağımızın da altını çizeriz. Bu önemli konuya gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ederiz.