Feyzioğlu, konuşmasında şunları kaydetti:

Kıbrıs Türk halkının Barış ve Özgürlüğe kavuşmasını sağlayan Mutlu Barış harekatının 50’inci yıl dönümünü coşkuyla kutluyoruz.
20 Temmuz zulme son verilen, Kıbrıs Türk halkının istikbalini, istiklalini ve nihayetinde istikrarlı yönetimini kazandığı ve adaya barışın geldiği kurtuluş günüdür.
1974’ten beridir geçen 50 yıldır bu cennet adada barış vardır.
20 Temmuz 1974 tarihinde Mehmetçiğimiz sadece adanın Kuzeyine değil, sadece Kıbrıs Türklerine değil, adanın tamamına barışı getirmiştir.
Kıbrıs Türkü’nün direniş azmi ve özgür bağımsız yaşama isteği onların tamamen adadan kovmak isteyenler tarafından kırılamamıştır, kırılamaz. Çünkü Kıbrıs Türk halkı asil Türk milletinin ayrılmaz bir parçasıdır, direnişçidir, Kıbrıs Türkleri hiçbir zaman zulme geçit vermemiştir. İngilizlerin her türlü baskına da geçit vermemiştir, direnmiştir. Bayrağını, milli manevi değerlerini korumuştur, ezanını korumuştur. Daima da bu mücadeleci ruhla dünya sahnesinde, dünyanın en şerefli halkları içinde en üstte yerini almıştır ve koruyacaktır.
20 Temmuz 1974’te başlayan Barış Harekâtı ile Mehmetçiğimiz ve mücahidimiz omuz omuza çarpışarak adaya barış, demokrasi ve huzur getirmiştir.
Garantör olarak adadaki kardeşlerimizin can güvenliğini sağlamak, hak ve özgürlüklerine sahip çıkmak için gerçekleştirdiğimiz Barış Harekatı’nın 50 yıldır Sayın Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kürsüsünde dile getirdiği ‘Dünya beşten büyüktür’ tezi ile ortaya koyduğu malum kurulu nizam tarafından hazmedilemediği görülmektedir.
Yok edilmek istenen Kıbrıs Türkleri bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti çatısı altında kendi bayraklarının şanlı gölgesinde güvenle yaşamaktadır.
Ülkemizin KKTC’ye olan sarsılmaz desteği ile, kardeşlik hukukuna dayanan bu ayrılmaz, asla birbirinden koparılmaz birliktelikle Kıbrıs Türk halkı geleceğine daha bir umutla bakabilmektedir.
1974 Barış Harekatı’nın önünü açan Sayın Ecevit, Başbakan Yardımcısı Sayın Erbakan’ı, Sayın Türkeş’i, komutanlarımızı, askerlerimizi, mücahitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum. Ayrıca egemenlik ve özgürlük mücadelesinin liderleri merhum doktorumuz, toplum liderimiz Dr. Fazıl Küçük ve merhum kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a bir kez daha cenabı Allahtan rahmet diliyorum.
KKTC günümüzde Türk Devletleri Teşkilatı’nın bir üyesidir. Anayasal adı ile bu büyük teşkilata gözlemci üye olmuştur.
Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği üzere bizim için zaten çoktan asli üyedir. Ama önemli olan anayasal adı ile üye olmaktır, üyeliğin statüsü burada çok önemli değildir.
Elbette bir gün asli üye de olacaktır, o günde çok uzak değildir.
İslam İşbirliği Teşkilatı ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın da yine gözlemci üyesidir.
KKTC’nin uluslararası görünürlülüğü her geçen gün artmaktadır. Cumhurbaşkanı Sayın Tatar son olarak Suşa’da gerçekleşen Türk Devletleri Devlet Başkanları zirvesine de devlet başkanı sıfatı ile iştirak etmiştir.
KKTC’nin Sayın Tatar tarafından ortaya konulan direkt ticaret, direkt uçuş ve direkt temas talebi değerlidir.
Artık bu çağ dışı ambargolar sonlandırılmalıdır.
Şöyle bir benzetme yapayım. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arkaya dünyanın kurulu nizamının belli başlı güçlerini ve özellikle AB’yi de alarak Kıbrıs Türkleri’nin can damarını sıkıp, nefes borusuna çöküp ondan sonra da demektedirler ki ‘biz çözüm istiyoruz, barış istiyoruz’.
Bu taleplerinde zerre kadar samimi olmadıkları Kıbrıs Türkleri’nin insan haklarını ambargo ve izolasyonlarla nasıl gasp ve ihlal ettikleri dikkate alındığında hiçbir şekilde samimi değildir. Aslında görmek isteyen bunu görür. Görmek istemeyenlerin ise görmeme sebepleri zihinlerinin arkasındaki başka ajandalardır.
KKTC’de dünya standartlarında adanın en büyüğü ve en moderni olan Ercan Havalimanı açıldı. Bu turizm sektörünün daha da güçlenmesi, KKTC’nin ve halkının refaha kavuşması için paha biçilmez stratejik bir yatırımdır.
KKTC’ye daha önce bereket suyu projesi ile Anadolu’nun suyu denizin altından 40 milden fazla bir mesafeden getirildi. Dünyada eşi benzeri olmayan bir yöntemle ve büyük bir vizyonla.
Enerji yatırımları yapıyor Türkiye, KKTC’ye… Yakında enerji sorunlarının da çözüldüğünü göreceksiniz.
Yol yatırımları yapıyor KKTC’ye Türkiye Cumhuriyeti. Aramızdaki kardeşlik hukukunu esas alan her yıl yenilediğimiz anlaşmalar çerçevesinde…
Sağlık yatırımları yapıyor… Hele bu sene sağlık yatırımlarında gerçekten zirveyi yakalamak üzereyiz. Çok ciddi bir planlama ile çok kısa bir sürede KKTC’de yaşayan kardeşlerimizin dünyanın en ileri imkanlarına kavuşmaları sağlanacak.
Cumhuriyet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı binalarını yapıyor Türkiye Cumhuriyeti. Yine bu kardeşlik hukuku çerçevesinde. Bu büyük kompleksin içinde adanın en büyük parkı da var, Millet Parkı. 674 dönüme kurulu.
Niye çok önemli? Çünkü KKTC kalıcı bir devlettir, var olacaktır, var olmaya devam edecektir, Bunun içinde milli iradenin oluştuğu Cumhuriyet Meclisi, yine milli irade ile seçidlen Cumhurbaşkanı bir devlete KKTC devletine Doğu Akdeniz’in en Güney’inde tüm türk devletlerinin sarsılmaz kalesine işte böyle bir yönetim merkezi, böyle bir bina gerekir. Bunlar devlet olmanın gereğidir.
Açıldığında ne kadar değerli olduğunu bugün görmeyenler de görecektir.
Tıpkı Ercan açılırken, çeşitli spekülasyonlar yapılmasına rağmen bugün havalimanının ne kadar önemli ve değerli olduğunu görmek isteyen ve büyük çoğunluğu teşkil eden kardeşlerimizin gördüğü gibi.
KKTC tarafının yıllarca çözümsüz kalan müzakere masalarına ve Rumların oyalama taktiklerine tahammülü artık kalmadı. Adadaki iki halktan biri olarak kendi devletleri altında özgürce yaşam sürdürmek Kıbrıs Türkleri’nin en temel hakkıdır.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan kararlı ve vizyonel liderliği ile bir yanda KKTC’nin her kurumunun ve genelde KKTC devletinin kurumsal kapasitesini artırmak için ortaya vizyonunu iradesini koymuştur.
Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Cevdet Yılmaz, tüm bakanlarımız, ilgili her kurumumuz ve TC devletinin buradaki misyonu olan TC Lefkoşa Elçiliği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu vizyonunu ve bu vizyona göre verdiği talimatları gece gündüz demeden, hiçbir maliyet hesabı yapmadan hayata geçirmek için canla başla çalışıyoruz. Tabii ki bu çalışmalarımızı istikrar içerisinde, siyasi istikrar ortamı sayesinde Sayın Cumhurbaşkanı Tatar’la, Sayın Başbakan Üstel ve hükümeti ile tam bir eşgüdüm, işbirliği içinde gerçekleştiriyoruz.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan sadece içeride değil, BM Genel Kurul kürsüsünde üst üste iki kez ne dedi? “KKTC devleti vardır” dedi. “Artık tanımanız lazım” dedi. Bir taraftan bu kurumsal kapasiteyi yükseltmek için ortaya konulan vizyon, Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu kararlı irade ve bu iradeyi haytata geçirmek için tüm kurumlarımızın ve makamlarımızın KKTC makamları ile olağanüstü bir işbirliği sergilemesi Kıbrıs Türklerinin ve KKTC devletinin sonsuza kadar bağımsız ve egemen olmasını sağlayacak büyük stratejik atılımlardır, yatırımladır.
Bunun siyasi söylemi dünyaya Cumhurbaşkanımızın haykırdığı formül, egemen eşitlik ve eşit uluslararası hukuki statüye sahip iki devletli çözümün artık geriye kalan tek çıkış yolu olduğuna dairdir.
Esasen zaten adada arazideki durum da budur. Bu adada iki ayrı yapı vardır, iki ayrı halk vardır ve açık söyleyelim Güney’in niyeti 60 sene öncede ne ise bugün de budur. Kıbrıs Türklerine adada yer yok demektedirler, Kıbrıs Türkleri adada azınlıktır demektedirler, Kuzey’de biz yönetelim, Kuzey’de de biz söz sahibi olalım, Kıbrıs Türkleri önce azınlık olsunlar, sonra da zaten biz o azınlığı tıpkı 60 Cumhuriyeti Devlet Başkanı Makarios’un ortaya koyduğu gibi zaman içerisinde asimile eder, yok eder, adadan gönderebildiğimizi gönderir, gönderemediklerimizi de bize yüzde yüz tabi kılarız şeklinde cereyan etti. Yapı budur. Maksimalisttir, bir cümle ile ifade edebilirsem, bunların niyeti Kuzey’i de gasp ettiğimiz, sözde Kıbrıs Cumhuriyeti adı ile biz yönetelim demektedirler. Budur. Çocuklarına daha ana okulundan hatta, ana kucağından itibaren öğrettikleri de düşmanlıktır, kendi soykırımlarını kendi Kıbrıs Türklerine reva gördükleri insanlığa karşı muameleleri ve suçları tarihlerinden çıkarıp yepyeni bir tarih yazmışlardır ve adada Kıbrıs sorununun başlangıcını buz gibi tarihi gerçeklere rağmen 1974 Barış Harekatı ile başladı diye bir masalı yeni nesillerine okutmakta dünyaya da bunu pompalamaya çalışmaktadır.
Oysa, 1974 Mutlu Barış Harekatı Kıbrıs sorununun başlangıcı değildir. Harekat aslında Kıbrıs sorununun temelden çözüldüğü tarihin adıdır. Kıbrıs sorununun başlangıcı 1960 Cumhuriyetini, ortak cumhuriyeti Rumların gasp etmesidir. Kıbrıs sorununun başlangıcı 63’te Kıbrıs Türkleri’nin kamu kurumlarından, devlet dairelerinden ve hatta Meclis’ten ‘bir daha buraya adım atarsınız sizi yok ederiz’ cümleleri ile sürülmesidir. Kıbrıs sorununun başlangıcı devleti gasp eden Rum siyasetçi ve yöneticilerin devşirdikleri bu yasa dışı güçle paramiliter katillerden oluşan EOKA’yı kurup, Kıbrıs Türklerine soykırım başlatmalarıdır.
Gazze’de bugün ne oluyorsa, 11 sene boyunca bu cennet adada da Rum Yönetimi ve yöneticiler ve onların tam desteğini alan EOKA katilleri ve diğer çeteler eli ile Kıbrıs Türklerine reva görülmüştür. Başlangıç odur.
Mutlu Barış Harekatı bu katliamları, bu yok etme harekatını sona erdirmek sureti ile Kıbrıs Türklerine yepyeni bir başlangıç sağlamıştır ve sadece Kıbrıs Türklerine de değil, 15 Temmuz 74 darbesinin hedefi olan on binlerce Rumun da hayatını kurtarmıştır, adaya barış getirmiştir. Bu adada 50 yıldır barış vardır.
Dolayısı ile bir taraftan KKTC’nin ambargolardan ve izolasyonlardan kurtarılması için mücadelemiz top yekün her platformdan devam etmektedir, diğer yandan da TC-KKTC ile istikrar ortamının da sağladığı çok uygun ve olumlu zemini en iyi şekilde kullanarak Kıbrıs Türklerinin refahını artıracak, KKTC devletini sağlam köklerle, sağlam temeller üzerinde yükseltecek her türlü alt yapı ve üst yapı yatırımını hayata geçirmektedir.
Tüm bunları özetleyecek olursak, bizim için Kıbrıs bir sorun değildir, çünkü o sorun 74’te çözülmüştür. Bizim için Kıbrıs dinlenmemek üzere yola çıktığımız için yorulmak nedir asla bilmeyeceğimiz bir milli davadır.
Kıbrıs Türkü’nün milli mücadelesi devam etmektedir, başarıya da kuşkusuz ulaşacaktır.
Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’ın ‘devletinize sahip çıkınız’ vasiyetini her zaman olduğu gibi her konuşmamın sonunda dile getirdiğim gibi bugün de ifade etmek istiyorum
Devletinize sahip çıkınız...