KADEM’in Yenidüzen için yaptığı “Kahvehaneler Araştırması” ilginç sonuçlar verdi. Araştırmanın detaylarına vakıf değiliz. Fakat yayınlanan kısmıyla bile bazı yorumlar yapmak mümkün.
Çalışmanın en dikkat çekici sonuçlarından birisi 175 köy ve kasabanın 60’ında kahvehane olmaması. Üstelik bunların 43’ünde sadece kahvehane değil, dernek ve lokal türü herhangi bir başka kamusal mekân da yok.
Bir köyde kahvehane ya da dernek ve lokal binası olup olmaması oldukça önemli bir konu. Kahvehaneler, her ne kadar, zamanın boşa harcandığı yerler olarak görülseler de sanılandan daha mühim mekânlar.
Demokrasinin muhtaç olduğu kamusal nefesler çoğunlukla buralarda açığa çıkabiliyor. Her gün tazelenen tartışma platformları, genellikle kurgulanmış ve yapay olarak seyreden politikayı gerçek düzlemine oturtmaya yarıyor.
Kahvehane ve benzeri mekânlarda yürütülen kamusal müzakereler organize, derinlikli ve yeterince felsefik olmamakla beraber, halkın güçlü bir bağla siyasete dahil olmasını sağlıyor. “Cafe”lerin, Avrupa’yı yeniden biçimlendiren devrimlerin odağında olması tesadüfi değil. İnsanlığın despotik krallıkların yıkılmasını ve demokrasiye geçişi, “cafe”, pastane, yemek salonu ve dernek lokali gibi küçük kamusal hücrelerde yürütülen toplu akıl yürütmelere borçlu olduğu bile söylenebilir. Kamuoyu denilen şey kamusal alandan türer. Kamusal alanlar için en mümbit ortamlarsa kahvehaneler, lokaller ve dernekler...
Kahvehanelerin Kıbrıs siyasal kültüründeki yeri de azımsanamaz. İngiliz devrinde bilhassa Lefkoşa’da çok canlı bir siyasal ortam vardı. İşte bu canlılığın merkezi kahvehanelerdi. Özellikle Jön Türklerin etkili olduğu kahvehanelerde gerek İngiliz idaresi karşıtı gerekse Osmanlı’daki meşrutiyet mücadelesi yanlısı bir hava egemendi.
Kahvehaneler son dönemlere kadar politik merkez olmayı sürdürdüler. Seçimlerin çoğunda en yoğun kampanyalar buralarda yürütüldü. Seçmenler buralarda adaylarla dolayımsız iletişim kurdu, tartıştı, hesaplaştı…
Yaşam modernleşip, medya benzeri modern kurumlar geliştikçe kahvehanelerin etkisi de azaldı. Birkaç yüz nüfuslu yerlerin belediye başkanı adayları bile kendilerini televizyon ekranında anlatabilmenin yolunu arayıp bulmak mecburiyetiyle yüz yüze kaldılar. Cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar ve milletvekilleri köy meydanlarına daha az uğrar oldu. Halka radyo ve televizyonların steril ortamında seslenmek daha cazip gelmeye başladı. Ayrıca yaşamın modern stillere evrilmesi kahvehane türü mekânları gözden düşürdü. İnsanlar evlerine çekildi. Toplumsal yaşam ve toplu akıl yürütme eski canlılığını yitirdi.
KADEM araştırmasına göre köylerde yeterince kamusal mekân yok. Fakat çalışmanın en çarpıcı sonuçlarından birisi, var olan mekânların televizyon tercihi. Köy ve kasabaların favorisi Türkiyeli bir spor kanalı. Belli ki Kıbrıs kanallarının kendini yenilemeyen tartışma programlarından gına geldi. Kahvehaneden televizyona taşınan yerel siyaset şimdi de buradan kovulmak üzere.
Kıbrıs kamusaldan özele kayıyor. Siyaseti kapı dışında bırakan, konforlu ev hayatı yükselişte…