Son zamanlarda bölgemizde birçok değişim oldu. Aslında sürekli gerçekleşlen değişimlerin ortasındayız demek daha doğru olur. Doğu Akdeniz’in ortasında bir adada yaşadığımız için isteyerek veya istemeyerek bu jeopolitik değişimlerden etkilenmememiz olası değil.
Suriye’de halkın bir kesimi ve yönetim karşı karşıya ve kan akmaya devam ediyor. ABD önderliğinde bazı güçler Birleşmiş Milletler nezdinde yaptırım için girişimlerde bulundu ancak bu BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri Rusya ve Çin’in muhalefetine takıldı. Türkiye’de Suriye yönetimine sert uyarılarda bulunarak halka yönelik operasyonların durmasını ve reformlara başlanmasını, aksi halde olaylara seyirci kalamayacaklarını söyledi. Suriye’de Esad yönetiminin bu kadar dış baskıya dayanıp dayanmayacağını önümüzdeki günler gösterecek. Ama ülkenin kuzeyinde olan PKK yanlısı Kürt unsurlar da yakında sahneye çıkarsa şaşırmayın.
Mısır’da geçtiğimiz yıl içerisinde olan gelişmeler ülke yönetiminin değişmesine kadar gitti. Şu an istikrarlı bir yönetim var denemez. Sonuç olarak da Mısır’ın tam demokrasiye geçip geçemeyeceği üzerinde hayli şüphe var desek durumu abartmış olmayız. Son olarak Mısır’ın batı kökenli sivil toplum kuruluşlarına yönelik operasyonu sonucu ABD ile Mısır arasında kriz patlak verdi. Kriz patlak verir vermez de sahneye hükümetle birlikte dini liderler de çıktı. ABD’den her yıl alınan 1.3 milyar dolarlık yardımın reddedilmesi ve kendi vatandaşlarından yardım kampanyası yapmak şeklinde bu paranın devlete verilmesi bile gündemde. Mısır’ın Arap dünyasının en güçlü ülkesi olduğu gerçeğinden hareket edersek bu gelişmeleri yabana atamayız. Mısır’ın ne yöne sürüklendiği bölgemizde de etki yaratacaktır.
Gelelim İsrail’e. Bugüne kadar İsrail devletine en büyük tehlikeyi Rusya destekli Suriye ve Mısır orduları teşkil ediyordu. ABD yıllardır devrik lider Mubarekli Mısır’a büyük miktarda yardım yaparak bir şekilde Mısır’ı kontrol altına almıştı ama Suriye yekın geçmişimize kadar tehdit oluşturmaya devam etti. İran’ın devamlı silahlandığı ve İsrail’i sürekli olarak yok edeceğinden bahsettiği bir gerçek. Ancak geçmişte İsrail’le savaşa giren Suriye ve Mısır olmuştu. Örneğin İsrail hala daha Suriye’den ele geçirdiği Golan tepelerini geri vermemekte direniyor. Şimdi aniden(!) hem Suriye’de hem de Mısır’da istikrarsız bir durum ortaya çıktı. İşte bu gelişmelerin neler getireceği coğrafyamız için çok önemli çünkü Türkiye’yi içine alan bir bölgesel istikrarsızlık sözkonusu. Bu da bizler için güzel olmayan sonuçları beraberinde getirebilir.
Öte yandan Kıbrıs Rum yönetimi de bu kriz ortamına katkı koymak isteminden olsa gerek hem tek başına deklere ettiği münhasır ekonomik bölgede petrol ve doğal gaz aramalarını sonaja çevirmek üzere hem de bu olaya İsrail’i de katmak için elinden geleni yapıyor. Geçtiğimiz hafta içerisinde İsrail Başbakanı Netenyahu’nun birkaç saatlığına bile olsa Güney Kıbrıs’ı ziyaret etmesi ve bazı anlaşmaşlara imza atması bence önemsememiz gereken bir gelişmedir. Gerçi Rusya Kıbrıs üzerinde İsrail’in etkisinin olmasını arzu etmez ama arama-kurtarma operasyonlarının Rumlar ve İsrail’in beraber yapması demek Rum tarafındaki bazı askeri üslerin İsrail tarafından bu gerekçe ile kullanılabileceği anlamına gelir. Öyle görünüyor ki Davos’ta çıkan Türkiye-İsrail krizi henüz yatışmadı ve olumsuz gelişmelere zemin olmaya devam ediyor. Bu krizin aşılması hem Türkiye hem de İsrail için (dolaylı olarak da KKTC için) çok iyi bir gelişme olacaktır.
Kıbrıs konusunda kırılma noktası olabilecek bir uluslararası konferansa gidip gitmeyeceğimizin tartışıldığı bu günlerde başımızı kaldırıp etrafımıza bir bakmakta yarar var diye düşünüyorum.
*********
Eski bakan, milletvekili ve futbol dünyamızın değişmez yöneticilerden Özel Tahsin’in tansiyondan kaynaklanan minimal bir beyin kanaması geçirdiğini ve yoğun bakımda olduğunu üzülerek öğrenmiş bulunmaktayım. Kendisine acil şifalar diliyorum.