Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu, Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi’nde 588 milyon 99 bin 400 TL olarak oy çokluğuyla onaylanan Dışişleri Bakanlığı bütçesini görüşmeye başladı.

Dışişleri Bakanlığı bütçesi üzerine ilk sözü Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu aldı. Ertuğruloğlu, Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı sunuşta, “Dışişleri Bakanlığı olarak temel hedefimiz; Kıbrıs konusundaki devlet politikamızın en geniş şekilde duyurulması ve kabul görmesinin sağlanması için faaliyetlerde bulunmaktır” dedi.  

Bunun yanısıra Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından uluslararası alanda KKTC aleyhinde yürütülen propaganda çalışmalarına gerekli yanıtların verilmesi ve bunların etkisiz kılınması için karşı hamlelerin yapılması yönünde büyük gayret gösterildiğini ifade eden Ertuğruloğlu, Kıbrıs Türk halkının haklarını korumanın her yer ve koşulda birincil öncelikleri olduğunu vurguladı.

50 yılı aşkın bir süre devam eden ve başarısızlığı defalarca kanıtlanmış olan, dolayısıyla Kıbrıs Türk tarafının rızasını geri çektiği “federasyon” temelindeki müzakere süreçlerinin ardından, Adada’ki mevcut gerçekler ışığında yeni bir devlet politikası belirlenerek 2021 yılında dünyaya duyurulduğunu ifade eden Ertuğruloğlu, şöyle devam etti:

“Yeni devlet politikamız ışığında, adada iki bağımsız ve egemen devlet bulunduğu gerçeğinden hareketle, Kıbrıs adası ve çevresinde ihtiyaç duyulan kalıcı ve sürdürülebilir istikrar ve güvenlik için ancak egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü temelinde iki devletin iyi komşuluk ilişkilerini teminen işbirliğinin müzakere edilebileceğini savunmaktayız.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan son iki yıl üst üste Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kürsüsünden yaptığı tarihi konuşmalar ile tüm dünyaya Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması yönünde çağrıda bulunmuştur.

Kıbrıs Türk halkı üzerinde yıllardan bu yana devam eden haksız ve insanlık dışı izolasyon ve ambargoların kaldırılması ve Kıbrıs Türk halkının dünya ile buluşmasının önündeki engellerin bertaraf edilmesi için anavatan Türkiye ile birlikte mücadelemiz devam edecektir.

Dışişleri Bakanlığı olarak her fırsatta, adada kalıcı istikrar ve güvenin sağlanmasının tek yolunun taraflara eşit muameleyle mümkün olabileceğini vurguluyoruz. Kıbrıs’ta tek sorun Kıbrıslı Rumların hakimiyetindeki ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin uluslararası toplum tarafından devlet, Kıbrıslı Türklerin ise bu sözde devletinin bir ‘topluluğu’ gibi muamele görmesidir. Statüko olarak tabir edilen bu durumun en erken zamanda değişmesi gerekmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin güçlü desteği sayesinde 2022 yılında gözlemci üyeliğine kabul edildiğimiz Türk Devletleri Teşkilatı nezdindeki temsiliyetimiz ve görünürlüğümüz gün geçtikçe artmaktadır. Ülkemizin ilgili kurum ve kuruluşları anılan teşkilatın etkinliklerine temsiliyet sağlamaktadır. Bu çerçevede, 2023 yılında sayın Cumhurbaşkanımızın gerçekleştirdiği özellikle Azerbaycan, Özbekistan ve Kırgızistan ziyaretleri büyük önemi haizdir.”

Ertuğruloğlu, Dışişleri Bakanlığı olarak izledikleri proaktif ve girişimci siyaset kapsamında 2023 yılı içinde yurt dışında birçok temaslarda bulunduklarını ifade ederek, temaslara ilişkin detayları milletvekillerine faaliyet raporu olarak dağıttı.

Bakanlık personelinin Cumhurbaşkanlığı tarafından yürütülmekte olan çeşitli çalışmalarda aktif olarak görev aldığını ve bu çalışmalara katkı koyduklarını ifade eden Ertuğruloğlu, şöyle devam etti:

“Bu noktada özellikle ifade etmek istiyorum ki, Dışişleri Bakanlığımıza içinde bulunduğumuz bu çok önemli süreçte  devlet genel bütçesi içinden ayrılan pay yüzde 0,75’e tekabül etmektedir. Dışişleri Bakanlığımızın bütçesi gerek Güney Kıbrıs gerekse birçok ülkenin gerisinde kalmaktadır. Bakanlığımız merkez örgütü ile sayısı bugün 27’ye ulaşan ve yenileri açılması öngörülen yurt dışı uygulama birimlerimiz faaliyetlerini çok kısıtlı imkanlara rağmen en iyi şekilde yerine getirmek için takdire şayan gayret göstermektedirler. 

Arıklı: Biz bu hükümeti 2027 yılına kadar sürdürmek için kurduk Arıklı: Biz bu hükümeti 2027 yılına kadar sürdürmek için kurduk

Bu yeni dönemde, hem bakanlığımızın hem de yurt dışı uygulama birlimlerimizin kadrolarının güçlendirilmesi için gerekli çalışmalar yapılmaktadır.

Kıbrıs Türk halkının haklı taleplerini ortaya koymak ve seslerini duyurmak amacıyla bakanlığımızca yürütülen yurtdışı temaslar kapsamında yurt dışı geçici görev yollukları kalemi önem arzetmektedir. Şüphesiz ki imkanlar zorlanarak yurt dışı temaslar azami noktaya taşınacaktır.”

Derya

Daha sonra kürsüye gelen CTP Milletvekili Doğuş Derya da, ilk sözü Ertuğruloğlu’nun alması üzerine, Meclis’te ilk kez böyle bir şeyin gerçekleştiğini ifade etti. Derya, dünyanın bir şiddet sarmalı içinde olduğuna işaret ederek, uluslararası politikalar ile askeri faaliyetler ve askeri özel güçlere, şirketlere yönelik teknik detaylar verdi. Derya, tüm bunların, savaşların da özelleştirildiği anlamına geldiğine işaret ederek, dünyadaki “gri alanlara” değindi ve bu alanda ortaya çıkan hukuki boşluklara dikkat çekti.

Derya, ülkelerin, devletlerin de bu şirketlerden hizmet aldığını ve bu şekilde sorumluluktan uzaklaştığını ifade ederek, uluslararası alanda bu hizmetlerden en çok ABD ve İngiltere’nin yararlandığını kaydetti.

Doğuş Derya, IŞİD örneğini vererek, dünyadaki terör saldırılarına dikkat çekti, askeri şirketlerin arkasında da enerji şirketlerinin yer aldığını kaydetti.

Türkiye’nin dış politikasına yönelik değerlendirmelerde bulunan ve yorumlar da yapan Derya, KKTC’yi de etkileyen coğrafyaya baktıklarında, ülkede gerçekçi politika ve açıdan bakmaları gerektiğini belirtti. Coğrafyadaki doğal kaynakların çıkarılması, yönetimi ve taşıma konusunda Türkiye’nin olmadığını, Kıbrıs’ın da bu yol dışında kalacağı gelişmeler yaşandığına işaret eden Derya, Türkiye -Yunanistan görüşmesi ile Türkiye ABD görüşmelerini değerlendirdi, Türkiye’ye yönelik olumlu gelişmeleri desteklediğini söyledi.

Derya, Kıbrıs’ta bir çözümün, federal çözümden geçtiğini, Kıbrıs Türk halkının “kazan kazan” yoluyla çözüme ulaşabileceğini ifade etti.

Akansoy 

CTP Milletvekili Asım Akansoy da, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile Başbakan Ünal Üstel’in Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesine işaret etti ve görüşme ile ilgili öncesinde ve sonrasında açıklama yapılması gerektiğini anlattı.

Akansoy, Kıbrıs Türk halkının beklentileri ve devlet geleneği açısından bilgilendirme yapılmasının önemine dikkat çekerek, Tatar’ın yürüttüğü yeni siyasetin, görevde olduğu süre içerisinde halka bir kazancı olmadığını kaydetti.

Güney Kıbrıs’ın her aşamada Kıbrıslı Türklerle değil, Türkiye ile görüştüğünü, karşı karşıya kaldığını ifade eden Akansoy, politika ne olursa olsun muhatabın Kıbrıs Türk halkının olması gerektiğini vurguladı. Akansoy, sadece yeni siyasete yönelik bir müzakere sürecinin beklenmesinin de doğru olmadığını ifade etti.

Hamas’ın olayları başlattığını söylediği Filistin’de acı olayların yaşandığını, savaşı reddettiklerini ifade eden Akansoy, Filistinli öğrencilerin ülkede ücretsiz okutulabileceğini kaydetti.

Akansoy, müzakereler ve özel temsilci konusunda KKTC’nin belirleyici olması gerektiğini, burada Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’na görev düştüğünü belirtti, adada statükonun sürdürülebilir olmadığını, eşitlik, güvenlik, Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarının gözetileceği şekilde olması gerektiğini söyledi.

Toros

CTP Milletvekili Fikri Toros da, bölgesel gelişmeler ve dinamiklere değinerek, Kıbrıs adasını etkileyen gelişmelerin, adanın da hangi sürece gireceğinin belirleyeceğini kaydetti. NATO’nun genişlemesi çalışmalarına işaret eden Toros, AB’nin de genişleme kararı alıp, Türkiye’nin de içinde olduğu 10 ülkeyi bu kapsama aldığını kaydetti.

Türkiye’nin yüzünü yeniden AB’ye döndüğünü ifade eden Toros, katılım müzakerelerinin yeniden başlaması için çalışmalar yapıldığını, bölgesel iş birliğini geliştirecek adımların önemine değindi.

NATO ve AB’nin genişlemesi, Türkiye ile ilişkilerin gelişmesinin tüm bölgeyi yeniden şekillendiren güncel dinamikler olduğunu ifade eden Toros, Kıbrıs’ın da tüm bunlar içinde bir “çekirdek” olduğuna dikkat çekti. Kıbrıs’ta da yapıcı olmaktan uzak olunduğunu, Rumların Kıbrıs’ın tek sahibi gibi hareket ettiğini, bunun kabul edilebilir olmadığını ifade eden Toros, siyasi sorun sürdüğü sürece, deniz hukukunda da çözümün zor olduğunu, ancak Kıbrıs sorununun bütününün çözümü beklenmeden, tahkim yoluyla deniz yetki alanlarında çözüme ulaşılabileceğine işaret etti.

Toros, Kıbrıs Türk tarafının da Crans Montana’ya kadar sürdürdüğü çözüm görüşmelerini sürdürmesi gerektiğini ifade ederek, BM tarafından ortaya konan meşru zemine dönülmesinin şart olduğunu kaydetti. “Ortak zemin” diye bir şey olmadığını, iki tarafın eş zamanlı ortak iradesini sağlayacak elverişli koşullara katkı koymanın önemine dikkat çeken Toros, bu yönde adımları desteklediklerini söyledi. Toros, muhataplarına da bunu anlattıklarını ayrıca AB’ye de ne gibi katkılar sağlayabileceği konusunda bilgiler aktardıklarını ifade ederek, sürece katkı koyabilecek taraflarla da ilişkilerin geliştirilmesinin önemine dikkat çekti.

AB’nin, Kıbrıs Türk halkına yönelik yapabileceği açılımlarla ilgili görüşlerini de yaptıkları toplantılarda anlattıklarını ifade eden Fikri Toros, Rum tarafının da Kıbrıs Türk halkının haklarını rehin tutmaktan vazgeçmesini, özellikle karma evliliklerle ilgili, 35 bin Kıbrıslı Türk'ün, temel insan hakkı ihlalini sonlandırması gerektiğini söyledi.    

AB sağlık sistemine Kıbrıs Türk halkının da dahil edilmesi gerektiğini, samimiyeti bunların göstereceğini belirten Toros, özel temsilci ile ilk görüşmede de, sürecin bir daha başarısızlıkla sonuçlanmaması için gereken adımların atılması gerektiğini anlattı, müzakerelere yönelik önerilerde bulundu, “ucu açık değil, sonuç odaklı, statükoya dönüş olmayacak müzakere” vurgusu yaptı.

Ucu açık barış sürecinin bir sonuca ulaşmayacağını, kesin takvim çerçevesinde bir görüşme talep edilmesi gerekliliğine değinen Toros, önerilerini sıraladı.

Çözümsüzlüğün çözüm olmadığını ifade eden Toros, bu pozisyonu savunanları eleştirdi, Kıbrıslı Türklerin dünyadan uzaklaşmak, yalnız kalmak değil, adada barışa, huzura, güvene, federal çözüme ihtiyaç olduğunu söyledi, ülkede değişime gerek olduğuna işaret etti.

“Yalnızlık sevdası” olarak nitelediği yeni siyasetten uzaklaşılması gerektiğini ifade eden Toros, BM’nin başlatmaya çalıştığı yeni süreçte, eskiden uygulanan ve başarısızlıklarla sonuçlanan süreçlerin devamı değil, esasa, öze girilmeden sonuç odaklı bir süreç için gerekli zemini oluşturacak çalışmaların yapılmasının önemine vurgu yaptı.