Dilendik

Siz hiç dilendinizmi?

Allah kimsesine böyle bişeyi nasip etmesin.

Yıllar önce idi.

Gazetede oturuyorduk.

Kapıdan içeriye bir kadın bir de küçük çocuk girdi.

Dileniyorlardı...

Çok perişan görünüyorlardı, içler acısıydı durumları.

Kimimiz onlara acımış birkaç kuruş çıkarıp vermiştik, kimimiz ise onlara nefretle bakıyordu.

Onlar alacaklarını alıp kaçınca, yorumlar başladı gazetede.

“onlar bizden fazla kazanıyor” “utanmıyorlar genç insanlar dilemneye” gibi yorumlar devam edib durdu.

Sevgili dostum Abdullah Azizoğlu bir fikir attı ortaya “bu işi biz de mi yapsak” diye.

Evet yapıp görsek ne olurdu?

Hem bu konuda fikir sahibi oluruz hem de bu insanların neler yaşadıklarını görür, öğreniriz hem de gazeteye konu olur ve insanları bilinçlendiririz dedik.

Hemen atladık işin üzerine, ben ve çok değerli iki arkadaşım Serpil Çağaşan, Senem Gök du işe talib oldu.

Devlet Tiyatroları’nı da bu işe dahil ettik.

Tiyatrolardan uzman makyajcılar geldi.

Serpil arkadaşım ile Senem arkadaşıma makyaj yapıp onları dilenci kılığına soktu.

Serpil dilenci anne, Senem ise dilsiz ve spastik kız çocuğu kılığına girmişti. Makyaj da cuk oturmuştu yani.

 Çok gülmüştük. 

Ben de onları takip edip çaktırmadan olayı görüntüleyecektim.

Koyulduk yola.

Nere gidecektik, derken benim oturduğum ve tanıdığım ancak Serpil ile Senemi hiç tanımayan insanların olduğu bölgeye Ortaköy bölgesine gittik ve göreve başladık.

Onlar dileniyor ben de onların uzaktan uzağa fotoğraflarını çekiyordum. İnsanların tepkisi çok ilginçti.

Dilenen arkadaşlarıma çıkarıp gönüllerinden ne kopuyorsa veriyordu.

Kimisi bir parça ekmek kimisi birkaç kuruş verip yollatıyorlardı onaları;

ancak beni de gördüler mi “çek çek bak utanmıyorlar ve dileniyorlar ne biçim iş ya buu” “ne biçim bir memlekette yaşşıyoruz” demektende kendilerini alamıyorlardı

Geldik bizim evin yanındaki dip komuşumuz olan Pembe ablamızın evine...

Ve onlara o evde bir kurt köpeği olduğunu söylemeyi unurmuştum...

Bizimkiler sakin sakin evin kapısını çalmaya çalışırken bir anda köpek çıktı ortaya.

Ve neredeyse bizim kızları yiyecekti...

Evet o an “şimdi bastık şapa” bizim Senem’in korkudan dili çözülecek sandım. Çok korktular ama yine de durumu idare ettiler doğrusu...

Pembe abla kapıyı açıp bizimkilerini karşısında titreyerek durduklarını görünce, onları hemen içeriye alıp, onlara hem ikramda bulundu hem de ceplerine bozukluk para koyarak onları yollattı.

Pembe abla çok insalcıl bir insandır.

Ekibimiz üç saatlik bir zaman içerisinde dilendi.

Neler aldılar neler bir bilseniz.

Gazeteye geldik ve toplananları açtık ortaya yarım ekmekler mi istersiniz dilim ekmekler mi istersiniz ne isterseniz var bohçada.

Ve paralar sayıldı.

Geçmiş gün pek hatırlamıyorum ne kadar toplandığını ancak bayağı bir para toplanmıştı.

Bizim birkaç günlüğümüzüdü o zamanki dönemde.

Arkadaşlarımız kazandıkları para ile kuaföre gönderildi ve yüzleri başları temizlenip eski durumlarına getirildiler.

Hemen ertesi gün iki tam sayfa hem de renkli orta sayfada yayınladık başımızdan geçenleri ve çok büyük ve olumlu tepkiler aldık.

Bu bizim için onur verici bir olay oldu.

Teşekürler  Abdullah Azizoğlu, teşekürler Serpil Çağaşan, teşekürler Senem Gök bu anıları birlikte yaşadığımız için...

{ "vars": { "account": "G-2P5695J8JB" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }