Programın başında Ankara ziyaretini değerlendiren Çavuş, narenciyedeki ihracatın hızlandırılması noktasında çalışmaların devam ettiğini belirtti ve narenciyede ilk sevkiyatın Azerbaycan’a yapıldığını söyledi. Çavuş, "Göreve gelirken siyasi şapkamızı bir kenara  bıraktık ve ülkemizi nasıl geliştirebiliriz, üretimdeki sorunları nasıl aşabiliriz ve  günün koşullarına uygun bir şekilde  gıda güvenliğini nasıl sağlayabiliriz diye tüm paydaşlarımızla beraber yapıyoruz"dedi.Belki de bir ilk yaşandığını belirten Çavuş, sivil toplum kuruluşlarının bakanlıkla birlikte hareket ettiğini vurguladı ve  “En önemlisi de siyasi kimliğine bakmadan herkes bu noktada bir katkı koymaya çalışıyor. Bu da bir başarıdır. Tabii ki bu süreç içerisinde alışkanlıklarından vazgeçmek istemeyen gerek üreticilerimiz gerekse bu malı alıp Türkiye’ye ihracatını yapacak tüccarlarımız bu yeşilleme hastalığıyla ilgili sorunu görmezden gelmek istiyor. Bunu bakanlık olarak kabul etmek etmemiz mümkün değil.  Hasat bittikten sonra  yeşillenme hastalığıyla ilgili mücadeleye hız vereceğiz" şeklinde konuştu.

AZERBAYCAN’A YOLCULUK BAŞLADI

Narenciyede ihracatın hızlı bir şekilde yapılması  görüşmelerin yapılmaya devam ettiğini de vurgulayan Bakan Çavuş, şunları söyledi: 

Hasipoğlu: Güney Kıbrıs'ın silahlanmaya ağırlık vermesi tehlikeli Hasipoğlu: Güney Kıbrıs'ın silahlanmaya ağırlık vermesi tehlikeli

“İhracat frigo dorselerle ve buzluklu konteynerlerle yapılacak. Fümigasyon ile birlikte ihracatını yapılması bizler adına çok önemli. Şu an  narenciyeyi Azerbaycan’a gönderiyoruz. Pazar günü on TIR fümigasyon yapıldı, bugün gemiye bindirildi.  Azerbaycan’a ve Irak’a sevkiyatlarımız başladı. Türkiye iç piyasasına  da yine hem fümigasyon hem de diğer testler yapılarak girilmesinde herhangi bir sıkıntımız yok. Şu an için planlamaya çalıştığımız nokta; frigo dorselerin sayısını ve buzluklu konteynerlerin sayısını arttırmak. Aynı zamanda planlamayı üretici birlikleri ve  tüccarla birlikte  yapmak… Mağusa’ya kurduğumuz fümigasyon ekibi hızlandırmak için çalışıyor. Girne’ye pazar günü arkadaşlarımızı gönderdik. Fümigasyon yapacağımız iki yeri belirledik ve Girne’den çıkacak olan TIR’ları  da 24 saat önceden oraya alacağız. Fimügasyonu yapıp sağlık sertifikalarını verip bu yolculuğa çıkacaklar. Buzluk konteyner içinse bugün arkadaşlarımız bir yer belirleyip elektriği oraya çekip yükledikten ve fümigasyon tamamlandıktan sonra  Mağusa Lİmanı’ndan  Türkiye’ye ulaştırmak arzusu içerisindeyiz. Direkt Rusya pazarına girecek olan ürünlerimiz buzluklu konteynerlerle gönderme çabamız var. Bununla ilgili hem geçen hafta hem de bugün mecliste toplantılarımızı yaptık. Bu konuda da bir açılım yapılabilir. Hem bizim maliyetimizi aşağıya çekecek hem de daha yüklü tonajlı bir ürün sevkiyatını sağlamış olacağız.”

“AMACIMIZ EN DOĞRU PLANLAMA”

Basında çıkan “tonlarca narenciyenin elde kaldı” haberlerine de yanıt veren Çavuş, “Bu haberler doğru değil. Bu ürünler sadece kişilere değil, sadece Güzelyurt bölgesine değili  ülkemize değer katacaktır.  Buna toplumsal olarak bakmalıyız. Bu haberlerin üreticimiz ve vatandaşımız tarafından değer bulmadığını da  görüyoruz.  Herhangi bir konuda  tedirgin olan ve bilgi almak isteyen herkes bakanlığımıza ulaşabilir. Gerekirse biz gider yerinde bilgilendirme yaparız, ki zaten yapıyoruz… Amacımız en doğru planlama ile bu uygulama ile ülkemizi ve üreticimizi kalkındırmapıp ülkeden kaldırmak” ifadelerini kullandı.

“EN BÜYÜK DESTEK ANAVATANDAN”

Çavuş, narenciyedeki yeşillenme hastalığı ile çıkan haberlere de değinerek,  narenciye konusunda yine en büyük desteği verenin Anavatan Türkiye Cumhuriyeti olduğunu  vurguladı. Fümigasyon desteği ve hastalıkla mücadelede Türkiye’den ekiplerin KKTC’de olduğunu açıkladı ve şunları kaydetti:

“Eylül ayından beridir altyapı çalışmalarını yapıyoruz. Aynı zamanda bu ürünün ticaretini yapma noktasında hem sayın büyükelçimize hem de Türkiye’deki mevkidaşıma çok teşekkür ediyorum. Onlar da bizim kadar bu konuda hassas. Buradaki amaç; sıfır toleransla bu ticaretin yapılmasıdır. Üreticimiz de çıkan bu haberlerle  ilgili gerekli tepkiyi arazide ortaya koymuştur. Felaket telallığı yapanların kendine göre amaçları olabilir ama bu koşulda kaybeden sadece üretici olur. Bir an önce bu ürünü hasat etmenin planını yapmamız gerekiyor. Burada şunu çekinmeden söylemeleri lazım… Geçmiş yıllara baktığımızda narenciye bütçesinin tarım bütçesi içerisinde payı %6-%6,5’lara kadar düşmüşken çok uzun yıllar sonra göreve geldiğimizde Sayın Başbakanın talimatıyla tarım bütçesinin yüzde yirmisini biz narenciyeye ayırdık. Rakamlar dünya ile rekabet edebilir desteklerdir. Pazar noktasında sıkıntı yaşamayacağımız,  rekabet ortamını oluşturabilecek  rakamlardır. Cypruvex’in açıkladığı sıkma fiyatları da dahil maliyetlerin üzerindedir. Ancak sadece bizim ülkemizin bu mücadeleye başlaması da yeterli değildir. Bu hastalık ilk olarak Güney Kıbrıs’ta Limasol’da görüldü.  Biz Avrupa Birliği’ne karşı tarafla birlikte bu mücadeleyi yapmamız gerektiğini belirttik. Biz üzerimize düşeni çok hızlı bir şekilde yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz ki narenciye bahçelerimizi koruyabilelim. Üreticiyi riske atacak tek şey; plansız bir üretimdir. Biz de üreticilerimize şunu söylüyoruz; hasat bittikten sonra hemen akabinde Bakanlığımız ve sivil toplum kuruluşları ile birlikte planlı bir üretime gideceğiz.  Göreve geldiğimiz günden itibaren Güzelyurt’taki Türkiye tarım suyu alan bazı çoğalttık… 18 bin 500’lerden 20 binlere çıkardık. 24 saat basınçlı suyu 17 bin dönüm araziye şu an veriyoruz. Ağaçlarımızın verimini ve kalitesini arttırma noktasında da desteklerimiz devam ediyor. 2024 yılı bütçesi içerisinde narenciye için açıkladığımız desteklerin haricinde de destekler de vardır. Sadece 2023 yılı bütçesi içerisinde gübre desteğini bütçede olmamasına rağmen göreve gelir gelmez verdik. Bu yıl da destekler oradaki üreticimiz yüzünü güldürecek niteliktedir. Bunu da bu hafta içerisinde üretici birliklerimiz çağırarak hepsine açıklayacağız. “

“BÜYÜK VE CİDDİ DESTEKLER VERİYORUZ”

“Tarıma planlamak istediğiniz noktaya gelmek kolay değildir” diyen Çavuş sözlerine devam etti:

“Hem artan nüfusumuz doyurabilmek hem de nüfusu doyururken gıda güvenliğinden ödün vermemek, bunun için bu planı yapabilmek minimum üç yıldır. Geçen yıl verdiğimiz destek 850 milyonken bu yıl 1 milyar 850 milyona çıktı. Vermiş olduğumuz destekler sadece mevcut üretimin ve üreticinin üretimini sürdürebilmesi adınadır. Bu üretimi büyütmek ve gençleri bu üretime çekebilmek adına önümüzdeki yıl muhakkak ki yatırım projeleri ve destekleri gelecektir ki biz hayvan varlığımız arttırabilelim. Bugün küçükbaşa verdiğimiz destekler ortada…Bugüne kadar aldıkları desteğin maksimumun üzerinde ve planlı bir şekilde devam ediyor. Hayvan başı verdiğimiz 1.100 TL bir destek var. Küçükbaşa her verdiğimiz desteğin de sofraya yansımasını hedefliyoruz. Amacımız üretimin büyütmekse, ilk adımı attık. Hayvanın beslenmesi ile ilgili desteği verdik. Bunun akabinde de 24-12 ay sürdürülebilmesi için küçükbaşı sağma noktasından bizim desteklememiz gerek. Ki hellim tescili konusunda küçükbaş sütüne ihtiyacımız var. Sütteki desteğimizi iyi planlayarak üreticimizi sağmaya teşvik ettik. Kurak bir yıldan çıktık ve  ilk kez faizlerin %45 ve %50 olduğu bir ortamda biz küçükbaş üreticimize sıfır faiz verdik. Bu ülkenin hayvancılığında önde gelmesi gereken küçükbaşa gerekli önemi veriyoruz ve büyümesi için de biz bu hayvanların beslenmesi noktasında ki önde gelen şey üretimin devamındaki beslemedir… Bununla ilgili sıfır faiz uyguladık. Bunun karşılığı 30 milyon TL civarındadır.  Sayın Büyükelçimizin, KEİ ofisinin ve anavatanımızın desteği ile birlikte küçükbaş hayvancımıza 70 milyon TL’lik hibe arpa desteğinin  çalışması bitti. Bugün Merkezi İhale Komisyonu’na gitti ve ihale aşamasındadır. On iş günü içerisinde bu da sonuçlanıp hayvancımızla  buluşacaktır.  Rakamlar gayet büyük ve ciddi rakamlardır.”