Trafik kazaları ile ilgili söylenecek yazılacak şok şey var ama konumuz kazaların oluş şekli ve sonuçları değil bu kez.
Elbette kısaca değineceğim ama asli konu kazaların görüntülerinin yayınlanıp yayınlanmaması konusu.
Trafik kazalarında genellikle devletin alt yapısı konuşulur buna bağlı olarak polis denetimleri fakat sürücülerin sorumsuzluğu genel olarak konuşulmaz.
Trafik kazaları geneli istatistiklere göre, sürat, alkol ve uyuşturucu kullanımı, cep telefonu kullanımına bağlı olarak meydana geliyor. Yani siz istediğiniz kadar duble yol yapın, kaldırımları, çemberleri doğru yapın her yanı aydınlatma ile doldurun günün sonunda sürücüler sorumlu değilse "kaza" kaçınılmazdır.
Yıllar içerisinde artan trafik suçlarının önlenebilmesi için ilk başta sürücülerin yasalara saygısı, kendine ve çevresine duyduğu sevgi ve saygı ile alakadardır.
İstediğimiz kadar cezaları yükseltelim veya ağırlaştıralım çözüm bulamıyoruz trafik kazasında yakınını kaybetmiş biri için siz 10 yıl 30 yıl da ceza verseniz kimse tatmin olmaz.
Üç başka site ve Gündem Kıbrıs olarak son yaşanan trafik kazasının görüntülerini yayınladık medya etik kurulu ve gazeteciler birliği kınama yayınladı aldık kabul ettik başımızın üstüne.Bu trafik kazasından önce en az 5 farklı ölümlü trafik kazaları meydana geldi ve biz hiçbirini yayınlamadık. Bizim haricimizde birçok site tümünü yayınladı. Bir ikisi haricinde bir kınama yapılmadı dikkatimden kaçmadı ama konu değil tabi, keşke arada bir de "ölümlü kazanın görüntülerini yayınlamayan Gündem Kıbrıs'ı tebrik ederiz" diye mesaj yayınlasaydınız teşvik olurdu :)… Bu konuyu da burada bırakıyorum.
Gelelim neden yayınladığımıza çok kısa net anlatmaya çalışacağım ilk olarak tek kelime ile anlatayım. İBRET OLSUN diye yayınladık.
Biz de kaldırımda yürüyoruz, biz de araç kullanıyoruz, biz de aynı koşullarda yaşıyoruz farklı değiliz kimseden. Bizim de annemiz, babamız, evladımız karşıdan karşıya geçiyor veya bizde araç kullanırken birilerinin yakınları karşıdan karşıya geçiyor, kaldırımda yürüyor yani biz başka ülkede farklı koşullarda yaşamıyoruz.
Bizim de canımız yanıyor izlediğimiz felaket görüntülerde yüreğimiz kopuyor ama aynı zamanda görüyoruz ki, trafik kazalarına da toplumsal can yakan olaylara da tepkiler üç gün. Hatta ölümlü bir kaza olduğu zaman iki gün sonra başka bir ölümlü kaza olana kadar tepkilerimiz. Sonrası yok ne yazık ki.
Biz kimiz acı da olsa artık yüzleşme vakti geldi.
Asya Rıdvanoğlu 26 yaşında 31 Ağustos 2014 Zefir bardan çıktı arabasına gidiyordu...
Cuma Mağusalı 27 yaşında 21 Şubat 2016 Kayınvalidesinden çıktı belki de annesine gidiyordu...
Ayşe Hadımcı Candemir 30 yaşında, Figen Arkın 38 yaşında, İmge Kozok 27 yaşında 21 Ocak 2014... Okuldan çıkan akademisyenlerdi evlerine dönüyorlardı...
Cihan Yüksel 22 yaşında, Büşra Yavuz 21 yaşında 27 Mart 2024 kaldırımda yürüyerek iftar yemeğine gidiyorlardı...
Cemre Yönet 30 yaşında 26 Şubat 2024 ülkemizde okuyordu kendi yolunda motor sürüyordu...
Sude Demirkıran 16 yaşında, Yeliz Öztürk 17 yaşında, Denktaş Mutluel 52 yaşında 29 Kasım 2016 sabah okula gitmek için bindikleri okul otobüsündeydiler...
Doğa Çiçek 2.5 yaşında 7 Mart 2016 kardeşi ve annesi ile eve dönüyorlardı...
Ve daha adını buraya yazmadığım yüzlerce evlat, ana, baba kaybettik trafik kazalarında 2024 yılı bitmedi ama biz şimdiye kadar 47 canı daha yollarda bıraktık.
Peki ne yaptık gazeteciler olarak, medya etik kurulları olarak ya da gazeteciler birliği olarak ya da klavye başına oturup etik dersi veren iki üç TV programı yaptı diye kendini "gazeteci" zanneden bir kaç tanıdık olarak. Ya da bu ülkede araba kullanan her bir birey olarak ne yaptık.
Mesela yukarıda ölümle neticelenen kazalara sebep olanlar geçen gün baktım cezaları bitip normal hayatlarına dönmüşler. Hele bir tanesi var ki, kazayı yaptığında 111 promil alkollüymüş ama hala içki masalarından kalkmıyor arkadaş, hala daha alkol alıp yollara çıkıyor ve utanmadan bunları sosyal medyasında yayınlıyor. Birileri tepki veriyor mu? Hayır. Başka birine daha çarpıp öldürene kadar da kimse tepki vermeyecek ne yazık ki.
Neyse kısa dedik yine uzattık. Bakın biliyorum çok acı verici ve dramatik ama bu toplumun ders alması ibret alması gerekiyor. O direksiyonun başına geçtikleri zaman her bir birey gerekirse bu görüntüleri aklılarına getirip lanet olası yaya geçidine gelindiğinde veya kavşaklara gelindiğinde yavaşlaması gerektiğini hatta durması gerektiğini bilmek ya da anlamak zorunda.
Savaş muhabirleri savaşın kanlı görüntülerini aktarır, hastaneler vurulur, çocuklar ölür bebekler can çekişir dünya televizyonları buna bir son verin diye yayınlar, çağrılar yapılır savaşta olmayan ülkelerdeki insanlar bu görüntüleri izler ve asla savaş olsun istemezler. Bizde bir savaştayız bana göre, trafikte her gün savaş veriyoruz. Eve sağ salim varabilecek miyiz belli değil, evladımız evden çıktı gelebilecek mi diye yüreğimiz ağzımızda bekliyoruz yüzünü görene kadar. Evet bu bir savaş düşmanı tanımadığımız nereden nasıl bizi vuracağını hangi saat öleceğimizi bilmediğimiz bir savaş.
Bu görüntüleri de İBRET ALIRIZ belki diye yayınladık. Çünkü üç günlük tepkilerden anlamsız cezalardan bıktık artık. Birisi yazmış Gündem Kıbrıs'a sizin yakınınız olsa yayınlar mıydınız diye. Bilginiz olsun evet yayınladık. Benim oğlumun kazasının görüntülerin yayınladık. Karşıdan gelen sürücünün bir tane evladıma nasıl çarptığını, çocuğumun 7 metre havalandıktan sonra asfalta nasıl çakıldığını yayınladık. Ne zaman yayınladık biliyor musunuz? Ehliyetsiz sürücü 110 bin TL para cezası ile normal hayatına döndüğü zaman. Belki de ilk gün yayınlasaydık sosyal medya denen bu illette ortaya çıkan "infial" nedeniyle 110 bin TL ile kurtulamayacaktı. Belki de tahkikat memuru daha titiz soruşturacaktı. Belki de kaza görüntülerini bir hafta sonra benim bulmamı beklemeyeceklerdi. Ve bir sürü belki...
Ama ne olursa olsun niyetimiz asla birilerini üzmek değil. Niyetimiz İbret alınması ve toplumsal bir bilincin oturması.