Bir dakikalık saygı duruşu

UBP, devlet kurmakla övünen bir partidir. Partinin geçmişte Kıbrıslı Türkler’in geleceğini bağımsızlık ilanında değil de federasyonda gören devrin muhalefetini nasıl suçladığı, hafızlarda tazeliğini koruyor.

UBP’nin KKTC’nin ilanına kuşkuyla yaklaşanlara yönelttiği “vatan hainliği” suçlaması bir döneme damgasını vurmuştu.

UBP’ye göre bağımsızlık, üzerinde tartışma yürütülebilecek bir şey değildi. Yıllarca cefa çeken Kıbrıslı Türkler’in kendi devletlerini kurma zamanları artık gelmişti… Bağımsız devlete karşı çıkanlar, günahların en büyüğünü işlemiş sayılmalıydılar…

Kuzey Kıbrıs’ta bugün tam bir ruhsal çöküş yaşanıyor. Bu travma, halkın bağımsız devlet ilanını ciddiye almasıyla oldukça ilişkili.

İnsanların gözleri, gerçek bir bağımsız devletin sahip olduğu nitelikleri arıyor. Vatandaş, daha beş on sene evveline kadar, günlerini, devleti sonsuza kadar yaşatma yeminleri ederek geçiren kadroların bugünkü uygulamaları karşısında şaşırıp kalıyor.

Bu kadrolar her şeyden önce yönettikleri şeyin bir devlet olduğuna inanıyormuş gibi görünmüyorlar. Yapılan işlerde devlet ciddiyeti sezmek zor.

Güney Kıbrıs’ın AB Dönem Başkanlığı Koordinatörü, kızını ve tanıdıklarını haksız olarak işe aldırdığı anlaşılınca istifaya zorlandı. Sayıştay, Meclis ve Devlet Başkanı torpilci yetkilinin ipini çekiverdi. Şimdi biz başbakanın örgüt başkanlarına istihdam kontenjanı verdiği bir yere nasıl devlet diyelim?

Yıllarca “bağımsızlık” vurgusuyla politika yapan çevreler, şu sıralarda bu konudaki samimiyetleri bakımından da pek iyi bir sınav vermiyorlar.

Ülkede karar alma mekanizmasını çalıştıran manivela halkın kontrolünde değil. Alınan önemli kararlarda toplumsal iradenin hesaba katıldığına ilişkin emareler her geçen gün azalıyor.

Halk, son zamanlarda alınan tüm tartışmalı kararların arkasında Ankara’nın olduğuna inanıyor. Maaşların düşürülmesi, vergilerin artırılması, KTHY’nin kapatılması, DAÜ okullarının devri gibi tepki çeken uygulamaların tümünde bir talimatın izini sürmek mümkün. Koop Süt’ün, Elektrik Kurumu’nun ve Telefon Dairesi’nin devri için Türkiye hükümetinin devrede olduğunu bilmeyen de kalmadı.

Halkın beklentileri belli: Ekonomik bağımsızlık, kendi kurumlarında söz sahibi olmak, stabil bir nüfus… Bunlar sadece bağımsızlığa inanan bir halkın bekleyebileceği türden şeyler.

Halkının bu taleplerine aldırış etmeyen bir partinin bağımsızlığa gerçekten inandığını düşünmek saflık olur. Bu parti devlet kurmakla övünen bir parti olsa bile…

Halkınız politik kudretinin, ekonomik yaşam alanlarının ve kültürel özgünlüğünün saldırı altında olduğunu düşünerek yok olma korkusuna kapılmışken, siz talimat uygulamayı devlet yönetmek zannederseniz gün gelir kurduğunuz devlet başınıza yıkılır.

Muhalefet partileri, Cumhuriyet Meclisi’nde bir süre ayakta kalarak hükümeti protesto etmiş… Bu da bir şey mi?

“Devlet kuran parti”nin, bağımsızlık konusundaki coşkusuna yeniden kavuşmaması halinde hepimiz topluca “bir dakikalık saygı duruşu”na hazır olalım.

Bağımsız devletin aziz hatırası için…

{ "vars": { "account": "G-2P5695J8JB" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }