Kıbrıs Türk halkının ezici çoğunluğu Avrupa Birliği üyeliği istiyor...
Aslında sadece Kıbrıs Türk halkı değil, Anavatan Türkiye’deki insanlar da Avrupalı olmak istiyor...
Peki neden Avrupa?..
Aile yakınlarını görmek amacıyla sık sık İngiltere’yi, ya da başka Avrupa ülkelerini ziyaret eden Kıbrıslı Türkler; AB üyeliği sonrasında kendilerini ‘cennetin içinde’ bulmayacaklarını çok iyi biliyorlar...
Avrupa’da yaşayan insanların başına Euro yağmadığını herkes biliyor...
Eğer hâlâ bilmeyen ve hayal dünyasında gezenler varsa, gerçekleri öğrenmek zorundadırlar...
Özellikle son üç yıl içerisinde Avrupa’nın birçok ülkesinde ciddi sorunlar yaşanıyor...
Milyonlarca insan iş bulamıyor ve ekonomik açıdan ciddi sıkıntılar yaşıyor...
Öyleyse; biz neden Avrupalı olmak istiyoruz?..
Bunun birçok nedeni var...
Birincisi genç erkeklerin askerlik sorunu...
İkincisi, demokratik haklar ve özgürlükler...
Üçüncüsü, özellikle serbest meslekte çalışanların sosyal güvenlik hakları...
Dördüncüsü, kimlikle serbest seyahat hakkı...
Beşincisi hak, hukuk ve adalet...
Sağlık sorunları, ücretsiz tedavi, emeklilik sonrasındaki menfaatler...
Altıncısı ve belki de en önemlisi KKTC devletinin, hükümeti ve meclisiyle halk üzerinde yarattığı güvensizlik sorunu...
Kuşkusuz, nedenleri daha da uzatabiliriz...
Yukarıda sıraladığım 6 başlık üzerinde herkesin kafa yormasında ve dönüp geçmişin muhasebesini yapmasında son derece yarar vardır...
Çünkü; bu sorunlar aşılamayacak sorunlar değildi...
KKTC’yi yönetenler, elde ettikleri olanaklarla burasını Avrupa ülkelerinden daha ileri bir seviyeye götürebilirlerdi...
Nüfus, bundan 20 yıl önce 200 bini bulmamıştı...
Ülkenin her yanı yeşille örtülüydü...
Lağım suları denize boşaltılmıyordu...
Kalp, kanser ve diyabet hastalarının sayısı ürkütücü boyutlarda değildi...
Adaletli bir sistem kurulsaydı, ister kamuda, ister özelde çalışsın, herkesin sosyal güvenlik hakları eşitlenirdi...
Kamu hizmetinde verimlilik artırılabilir, çağdaş ülkelerdeki sistemin benzeri burada da uygulanabilirdi...
Verimliliği artırmayı bırakın, 20 yıl önceki kamu hizmetini yüz tane mumla, 10 yıl öncesini 50 tane mumla, 5 yıl öncesini 25 mumla arar olduk...
Peki bunun sorumlusu kimlerdir?..
Elbette siyasiler...
En üsttekiler, parti işlerini, devlet işleriyle karıştırmaya başladıktan sonra, bu ülkede kamu verimliliği diye birşey kalmadı...
Devlet dairelerinde ve okulların büyük bir bölümünde kılık, kıyafetten tutun, vatandaşa hizmet anlayışı ve hitap şekli dibe vurdu...
Para ödemek isteyen insana işkence çektiren bir düzenin adına ne denir bilemiyorum...
Tek başına kamuda yaşanan sıkıntılar ve vatandaşa uygulanan haksızlıklar bile, Avrupa’ya olan özlemi ister istemez tetikliyor...
“Falan ülkede su, elektrik, telefon dairesinin yolunu bilmiyoruz... Herşeyi posta ve internet üzerinden hallediyoruz” diyenleri dinledikçe, evine beş yıldan beri telefon bağlatamayan Lefkoşalı Mehmet Efendi, Girneli Ayşe Hanım elbette Avrupalı olmayı hayal eder...
Hava karardığında sokak lambaları yanmadığı için kahveden, eve giderken korku çeken Ahmet Bey de öyle...
Doktora muayene olabilmek için sabah 05.00’ten 11.00’e kadar hastane kapısında nöbet tutan amcalar, kardeşler, dayılar, teyzeler, analar ve babalar, gerektiğinde ayağına gelecek sağlık hizmetinden yararlanmak istemez mi?..
Elbette ister...
Bugünlük bu kadarla yetiniyorum...
‘Avrupalı yaşam’ konusunu irdelemeye devam edeceğiz...