Alkışlanacak adımlar

Kıbrıslı Türk psikiyatrist Prof. Dr. Vamık Volkan, Yenidüzen gazetesine çarpıcı bir değerlendirmede bulundu. Kuzey Kıbrıs'ta uzun zamandır sağlanamayan "iç barışa" işaret ediyor ve "İç barışı sağlayın" diyor. Yani "Kıbrıs sorununu bir tarafa bırakıyor" ünlü Profesör. Prof. Volkan, "Sürekli Kıbrıs sorunu ile meşgul olmak yerine kendi aralarında neler yapabileceklerini düşünmesi" tavsiyesinde bulunuyor Kıbrıslı Türklere. Sonra ise o önemli değerlendirme geliyor... "Kendinize bakın, iç barışı sağlayın. Zevkli şeylerle uğraşın. Devamlı olarak 'Rumlar şunu yaptı, böyle yapsalar daha iyi olurdu' diye kendinizi yormayın. Kendinize odaklanın..."

Siyasetçiler yenilenmeli

Volkan'ın 'Rumlar şunu yaptı' ile devam eden sözlerini defalarca katıldığım TV programlarında ve yazılarımda dile getirdim. Rumlara "saldırarak" Rumları "takip ederek" bir yere gidilemeyeceğini, yaşadığımız ülke için en iyisini yapmamız gerektiğini ifade ettim. Kıbrıslı Türklere "hamaset siyaset" anlayışı ile yaklaşan anlayışların artık ortadan kalkması gerektiği düşüncesindeyim. Kıbrıslı Türklerin hem ekonomik hem de sosyal alanda gelişmesini sağlayamayacak "iradelerin" siyaset sahnesinden "silinmesi" zamanı geldi de geçiyor. Kıbrıslı Türkler, ceplerindeki 'Kıbrıs Cumhuriyeti' pasaportu ve kimliği ile AB'li olunamayacağının farkına varmalıdır. AB normlarından yoksun bir anlayışla, Meclis'e vekil göndermeye (hala) devam ederse, ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalması kaçınılmazdır.

Kucaklaştıran yaklaşım

Kıbrıslı Türklerin ihtiyacı olan, Ada'da Rumlarla birlikte ortak vatandır. Bu nedenle, KKTC Turizm Bakanı Ünal Üstel'in, Kıbrıslı Rumlara; "Ada'daki turizm olanaklarını birlikte kullanalım", "Ada hepimize yeter" çağrıları önemsenmeli. Bunun yanında, Demokrat Parti Genel Başkanı Serdar Denktaş'ın Kıbrıs havayolları ile ilgili, "batmaması için ortak bulabilir" yaklaşımı da alkışlanmalı. Ada'da her bir batışın, iki halkın da "zararına" olacağı gerçeği göz ardı edilmemeli. Tek bir Ada olduğuna göre, iki halkında "toplumsal psikolojisinin" en üst düzeyde olması için tarafların çabası şart. Çözüm olacaksa ki olmalı; iki halk karar verecek. O nedenle halkları bir birinden uzaklaştıran değil, "kucaklaştıran" anlayışta hareket etmekte fayda var. Üstel ve Denktaş bunu "başardı..." Sıra diğerlerinde.

Birleşik Kıbrıs olsaydı!

Kıbrıs haberleri ile ilgili arşiv taraması yaparken, Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (Peace Research Institute of Oslo-PRIO) Mart 2008'de yayımladığı raporu yeniden okuma fırsatım oldu. Güney Kıbrıs'ta yaşanan ekonomik krizle bire bir örtüşen veriler vardı raporda. Kıbrıs'ta birleşmeden bahsediliyor ve "kazançları rakamlarla ortaya" konuluyordu. İşte o dönem yayınlanan rapordan alıntılar;

(...) Güneyinin birleşmesi ada ekonomisine yılda 2.75 milyar dolarlık ek katkı sağlayacak. Bu, Rumların gelirlerini kişi başına yüzde 20, Türklerin ise yüzde 40 oranında artırması demek(...) (...) Kıbrıslı Türklerle Rumların siyasi anlaşmaya vararak birleşmeleri, Rumların Türkiye ile ticaret yapılabilmesini sağlayacak, ayrıca ilk 7 yıl içinde turizm, emlak, inşaat, eğitim ve sanayi gibi birçok sektörde önemli miktarda gelir getirecek(...) (...) Birleşik Kıbrıs, turizm gelirlerinden 589 milyon doları Türkiye'den olmak üzere yılda 1.074 milyar dolar, Türkiye ile ticaretten 948 milyon dolar, inşaat sektöründen de 602 milyon dolar ek kazanç sağlayacak(...) (...) Ekonomik ilerleme, halkların hayatına da doğrudan yansıyacak. Her bir Kıbrıslı ailenin yıllık geliri yaklaşık 5500 Euro artacak(...)

Rapor eski ama...

Rapor eskiden kalma(rakamlar güncellendiğinde daha da yükselecektir); ama dönemin Cumhurbaşkanları Mehmet Ali Talat ile Dimitris Hristofyas arasında bir çözüm bulunmuş olsaydı, Rumlar belki de bu krizle karşı karşıya kalmayacaktı. Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis, bu rakamların kazanılması noktasında hareket ederse, büyük bir başarıya imza atacaktır. Bu irada Sayın Anastasiadis'te var.

{ "vars": { "account": "G-2P5695J8JB" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }