Telefonun öteki ucundaki ses, yıllarını çarşıda geçirmiş bir esnafa aitti...
Körfez krizini, yüzde 150’ye varan oranlarda devalüasyonları, banka iflaslarını yaşamış ve tümünden etkilenmişti...
“Ama bu kadar da kötü bir dönemle karşılaşmadım” diyordu...
Anlattıklarını kısaca aktarmak istiyorum:
“Bundan 5-6 ay öncesine kadar ayın 25’inden sonra işler çok azalırdı... Maaşlar ödeninceye kadar 5-6 gün süreyle pek iş olmazdı... Ama şimdi ayın 15’inden sonra aynı sıkıntıyı yaşıyoruz... Ayın ilk yarısında hafif bir kıpırdanma oluyor, 15’inden sonra duruyor. Bizim halimiz ne olacak?..”
Söylediklerinin özeti buydu...
Peki çarşı neden böyle?..
Nedeni çok basit...
Memurda, emeklide ve işçide para yoksa, çarşıda hayat durur, esnaf yuvarlanır, işletmeler ‘yükümlülüklerini’ yerine getiremez olur...
Yükümlülükler deyince akla ne gelir?..
-Dükkan ve ev kirası...
-Banka taksidi...
-Vergi ödemeleri...
-Toptancıya veya dağıtıcıya borçlar...
Böylesi bir durumda, devlet dahil olmak üzere tüm sektörler sıkıntıya girer...
İşsizlik arttıkça, bu tür sıkıntıların daha da artacağı kesindir...
Bir yıl öncesine kadar aynı evi paylaşan dört kişiden ikisi çalışıyordu...
Bugün tek maaşa düşülmüşse, yani iki kişiden biri işsiz kalmışsa, kriz kaçınılmazdır...
Birikmiş para varsa, belki birkaç ay durumu idare eder, ama ondan sonra kesinlikle sıkıntıya girer...
İnsanlar, karınlarını doyurmakta dahi zorlanırlar...
Bazıları, evini, ya da arabasını ipotek koyarak yeniden borçlanma yoluna gider...
Banka vermezse, tefecilerin tuzağına düşer...
Böylesi bir durumda sıkıntı daha da artar...
Çaresizlikler başlar ve psikolojik bunalıma girilir...
Kıbrıslı Türklerin büyük bir kısmı, yaşanan kriz nedeniyle psikolojik açıdan bunalımdadır...
İstisnalar kaideyi bozmaz...
Sıkıntı çekmeyen azınlığı örnek göstermek suretiyle, ekonominin iyiye gittiği kesinlikle iddia edilemez...
Ekonominin ne durumda olduğunu öğrenmek için bakkal Ahmet’e, terzi Mehmet’e, berber Osman’a uğramak yeterlidir...
Onlar hayatlarından memnun ise, sorun yoktur...
Ama hiçbiri hayatından memnun değildir...
Hemen hepsinde gelecek kaygısı vardır...
Moraller düşüktür...
Önemli olan; gerçek durumu fark edip, daha da geç kalmadan önlem alabilmektir...
Bu saatten sonra halkın ihtiyacı tedavi edici ilaçtır...
Gerisi yalan dünyası!!!
Kaynak: Kıbrıs Gazetesi