Afrika, devletin namusudur

Afrika, herhangi bir gazete değil. Fikir gazeteciliğinin Kıbrıs’taki tartışmasız en önemli temsilcisi bu gazete… Belirgin bir siyasal çizgisi ve net bir dünya görüşü var.

Siyasal yanlılığına karşın, örgütsel bağının olmaması özgürlük sınırlarını epey genişletiyor. Bu bakımdan en çok önemsediği şeyin “icazetsizlik” olması dikkate değer... Afrika’yı Afrika yapan da zaten bu “icazetsiz” olma durumu…

Kıbrıs Türk basınında “tarafsızlık” vurgusu giderek daha fazla prim yaptığı halde, Afrika esneme ve merkeze yanaşma ihtiyacı hissetmeden yoluna devam ediyor.

Bu kararlılık, toplumsal bir ihtiyacın tezahürü olsa da sonuçta ciddi bir meydan okuma anlamı taşıyor. Gazete bu şekilde kalabalıkların, şirketlerin ve reklam verenlerin tesis ettiği görünmez iktidara karşı saf tutmuş oluyor ki bunun kıymeti hiç de az değil…

Afrika’yı “marjinal” bulan çok insan var. Kimisinin “cesaret” saydığı keskin üslubunu “haddini aşmak” olarak niteleyenlere de rastlanıyor.

Kıbrıs Türk kamuoyunun ana hatlarını bilenler Afrika’yı “marjinal” olarak nitelemenin büyük bir hata olduğunu hemen görürler. Afrika’nın görüşleri, hiç de “kenarda kalmış, azınlığa ait” görüşler değil. Sokak, Afrika’nın yazdığı türden görüşlerle kaynıyor.

“Haddini aşmak” ise ancak basın özgürlüğü literatürüne ilgisiz olanlarca dile getirilebilecek bir suçlama…

Keskin üslup, yeri geldiğinde gazeteciliğin en kıymetli araçlarından birisidir. Basın tarihinin sert dilli gazeteler tarafından yazılmış bir tarih olduğu unutulmamalıdır. Yeter ki dil, hayasızca kullanılan bir silaha dönüştürülmesin.

Afrika yeniden saldırıya uğradı. Kurşunlanma olayı bu gazetenin başına gelen ilk musibet değil. Gazetenin pek eski sayılmayacak tarihi, bombalanma, haczedilme ve hapsedilme olaylarıyla birlikte yazıldı.

Bir gazete düzenli olarak saldırıya uğruyorsa, ülkenin resmi makamları o gazeteye karşı özel bir güvenlik hassasiyeti geliştirmek zorundadırlar. Sadece tetiği çekenleri yakalamak ne yazık ki yetmiyor. Özellikle istihbarat konusunda titiz davranmak şart.

Türkiye’de gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesinde istihbarat birimlerinin ihmali ya da kastı olduğuna ilişkin kuşkular halen giderilmiş değil. Bu yüzden hükümet hem içte hem de dışta hesap vermekte zorlanıyor.

Lefkoşa’nın göbeğindeki, elçilik ve meclis binalarıyla komşu bir yerin defalarca saldırıya uğraması kolay kolay izah edilemez. Hele kiralık tetikçi olduğunu itiraf eden bir kişinin dilediği zaman ülkeye giriş yapması ve gazeteye kurşun sıkana kadar takipsiz bırakılması, her şey olup bittikten sonra, “nasıl olsa saldırganı yakaladık” denilerek geçiştirilebilecek bir ihmal değildir.

Afrika, düzene muhalif… Ama bu durum düzeni korumakla görevli kurumların dahi Afrika’yı yaşatmakla mükellef olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Demokrasi, basın özgürlüğü ve insanlık değerleri bu gazeteyi herkesin gözü gibi sakınmasını gerektiriyor…

Afrika şu saatten sonra devletin namusudur. Kılına zarar gelirse kimse bunun hesabını veremez…

{ "vars": { "account": "G-2P5695J8JB" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }