18 Mart'taki, "AB, Rus kara parasını işaret etti" başlıklı yazımda, Rum bir meslektaşımın, "(...) Benim param yok, parası olan Ruslardı, onların paralarından mevduat kesilecek" sözüne yer vermiş ve "Rus kara parasından alınacak mevduatlar, fakir Rum halkından değil(...) Almanya başta olmak üzere birçok AB ülkesi Rum tarafına yapılacak yardımın "Rus kara parasına" kullanılacağı endişesi içindeydi. AB de, "10 milyar Euro yardımı yaparken" "Rusya'dan da finansal yardım alınması" tavsiyesinde bulundu. Yani "7 milyar Euro ’luk açık böyle kapatılsın" dedi diyebiliriz. Almanya Başbakanı Angela Merkel'in de, "Kıbrıs bankalarında paraları olanların kurtarmaya katkıda bulunmasını istedikleri" yönündeki açıklaması bunun göstergesi. Merkel bir anlamda; "Rusya'nın kara parasına" işaret ediyor(...) diye devam etmiştim.
Birinci ağızdan doğrulama
Almanya başta olmak üzere Euro grubun "dayatmaları" da bunun göstergesiydi. Buna bir de Rusya'nın yapılan açıklamalara "yüksek sesle" tepki göstermesi eklenmişti. Son olarak Fileleftheros gazetesine demeç veren Rum Lider Nikos Anastasiadis de, "tıraşlamayı" "amaç Rus paralarıydı" şeklinde açıklamış. 18 Mart'ta yazdığımız yazının, birinci "elden de" doğrulanması önemli. Anastasidis, "tehdit ve baskılar altında" kaldıkları Euro grup toplantısını anlatırken, ülkesinin "batışının eşiğinde olduğunu" tezi ile karşı karşıya kaldığını ifade ediyor.
Almanları mutlu etme çabası
Kara para konusunda önlerine şartlar konulduğuna dikkat çekiyor. Mesela, Euro grup tarafından kendilerine "Şirketler vergisinin yüzde 12.5 olmasının Almanlar için psikolojik olduğunun söylendiğini, bunu da yaptıklarını" söylemesi çarpıcı. Almanlar, Güney Kıbrıs'taki "Rus varlığından açıkça rahatsız" diyor. Anastasiadis de, Euro grubun tavrını, "amacın başka şey değil, Rusların mevduatlarının tıraşlanması olduğu" şeklide açıklıyor.
Nikos Anastasiadis farkı!
Şunu vurgulamadan geçmeyelim; Güney Kıbrıs'taki ekonomik kriz 'Cumhurbaşkanı' Nikos Anastasiadis'in "kucağında" bulduğu bir sorundu. Buna rağmen ciddi bir çaba ile ülkesi için "en iyi kararların" alınması konusunda mücadele etti Anastasiadis. Baskılara ve "tehditlere" karşı zorlansa da, toplumuna anlatabileceği bir sürece girilmesini sağladı. Önlerinde ciddi bir ekonomik program olmasına rağmen, topluma yönelik "biz bu süreci el birliği ile atlatırız, size güveniyorum" gibi söylemlerde bulunması önemli. Bir en önemlisi, "yapılan toplantılar ve anlaşmalarla" ilgili olarak sıcağı sıcağına halkına "bilgi vermesi..." Medyanın karşısına çıkıp "Halkım bu kararları almak zorundayız, almazsak bu alırsak bu olacak" demesi. İşte bu "kararlı" ve "iradeli" duruşunu Kıbrıs sorunu konusunda da gösterirse, Ada'da çözüme giden yolu açılabilir diyebiliriz. Ekonomik kriz nedeniyle, Kıbrıs sorununa fazla zaman ayıramayacağı ortada bile olsa, Anastasiadis ile KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu arasında yapılacak "yakınlaşmalarda" yani "sosyal içerikli buluşmalarda" bile sürecin yolu çizilebilir.
Karşılıklı suçlamalardan vazgeçmek
Sonuçta; Geçtiğimiz gün yabancı basın mensuplarını bilgilendirme toplantısında görüştüğümüz Rum Dışişleri Bakanı İoannis Kasulidis de, "Türkiye ile Rum Kesimi arasında yaşanan karşılıklı suçlamalara bir son verilmesi gerektiğini" belirtiyor. Taraflar arasında tansiyonun düşmesi durumunda, Güney Kıbrıs ile Türkiye'nin arasında Kıbrıs sorunun çözümüne yönelik "iyimser" sayılacak yakınlaşmalar olabilir. Türkiye, Yunanistan, Kuzey ve Güney Kıbrıs "dostluk köprüsü" oluşabilir.
Bu zor mu?
Zor olmasa gerek!