ABD’de devlet başkanlığını kimin kazanacağının biz Kıbrıslı Türklere de etki edeceğini bilen bir halkız sanırım. Bunun için de hele Kıbrıs konusunda artık bıçak kemiğe dayandığı bir noktaya sürüklenirken Amerika’da devam eden başkanlık ön-seçimlerine arada bir göz atıp Başkan Obama’ya kimin rakip olacağını bilmemizde ve bu kişinin bizler için ne demek olduğuna karar vermeye çalışmakta yarar vardır diye düşünüyorum.
Geçtiğimiz Salı Amerika’da halen devam eden Cumhurbaşkanlığı adayı ön-seçimlerindeki en önemli günlerden biri olan “Super Tuesday” yani “Süper Salı” idi. Adının süperleşmesi ayni günde tam on tane çoğunluğu güneyden olan eyaletlerin aday ön-seçimini yapmalarıdır. Bunlar arasında ABD başkanlık seçimlerindeki en önemli eyaletlerden biri olan Ohio da vardır. Ohio hem büyük denilebilecek bir nüfusa hem de tarım ve sanayinin beraber bulunduğu bir eyalet ama en önemli özelliği de bugüne kadar Ohio’yu kazanmadan başkan seçilen kimsenin olmaması.
Demokrat Partinin adayı şimdiki başkan Barak Obama olacağından bu yıl sadece Cumhuriyetçilerin aday tespit yarışı var. Eski Massachusetts Valisi Mitt Romney Super Tuesday’de 10 eyaletin 6’sını kazanarak yarışı önde götürmeye devam etti..
ABD’de başkanlık ön-seçimleri yaklaşık bir yıl süren bir süreçtir. Elli eyaletin hepsinde teker teker seçimler yapılır ve adaylar bile halkın oyuyla belirlenir. Bize çok garip gelebilir çünkü bizde parti başkanları ve biraz da delegeler adayları belirlerken Amerika’da aday adayları hem kendi parti içerisinde bunan hem de parti dışındaki seçmenin oylarına başvurarak başkan adaylığını kazanabilir. Bence bu hem demokrasi hem de aday adayının halk tarafından yeteri kadar tanınabilmesi açısından çok önemli. Düşünün ki day adayları bile seçmenin önünde eteklerindeki taşları dökmek ve onları kendine oy vermeye davet etmek zorunda. Hem de 50 eyaletin hepsinde, yaklaşık 300 milyonluk nüfusun her kitlesinde, her coğrafyasında.
Şimdi bu kadar büyük bir ülkede yaklaşık bir yıl bir seçim kampanyası yürütecekseniz bu kaça mal olur sizce? Rakamlara bir bakalım… Cumhuriyetçi parti aday adayları tarafından sadece “Super Tuesday” için tam 11 milyon dolar harcandı. Yanlış okumadınız on bir milyon dolar sadece bir gün için harcandı. Bu rakama bakınca para kaynağının seçim için ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Dolayısı ile de adayların kazanma şanslarını sadece karakterleri ve fikirleri ile sınırlamak yanlış olur. Kampanyalarının ne kadar mali kaynağı olduğu belki de en önemli etken.
Romney şu ana kadar 415 delege kazandı. Başkan adaylığını kazanabilmesi için gereken rakam ise 1144. Her ne kadar da ikinci sıradaki eski Pennsylvania Senatörü Rick Santorum sadece 176 delegede kalmışsa da seçimin henüz kesinleştiği söylenemez. Bu da önümüzdeki birkaç ayın kıran kırana geçeceğini ve de aday adaylarının çok paraya ihtiyaçları olacağını gösteriyor.
Şu anda Romney’in örgütü 63 milyon dolar kaynak bulmuş ve bunun 55 milyonunu harcamışlar. Santorum’un örgütü ise 6.7 milyonla epey geride. Gelecek günler hangi adayın gereken parasal kaynaklara ulaşabileceğini gösterecek.
Bu arada son ayakta kalacak adayın kim olacağı parasal kaynaklar kadar diğer iki adayın, Newt Gingrich ve Ron Paul’un ne kadar tutunabilecekleri de belirleyici bir unsur olacak. Her ikisi de Santorum’dan yana destek koyarsa her şey aniden değişebilir. Ben karşısındaki aday kim olursa olsun Başkan Obama’nın tekrar seçileceğini tahmin ediyorum ama Kasım’a kadar çok şey değişebilir. İzlemeye devam edeceğiz…